12 Ekim 2010 Salı

SALI AKŞAMI MIYDI?

Kendimden gideli çok mu olmuştu? Ben bir şeye bakıp gelecektim! Yıllar mı geçti? Şöyle bir bakacak yeni anlamlar bulacak, geri dönecektim; elimde sözcükler olacaktı. Üzerinden çok mu zaman gecti? Zaman üstümden mi geçti? 

Hatırlar gibiyim: Sözcüklerim vardı; mavi derdi, sonbahar derdi.. Yaşam derdi mi? Bu mu unutturdu? Nefes alayım derken, soluksuz mu kaldım? Sözcüklerim miydi bana soluk veren? Nerede bıraktım? Hani şöyle bir bakıp gelecektim ben.

Hatırlar gibiyim bir Cuma sabahıydı;  şehir bir ezgiyle esiyordu, sonbahar yaprakları sarıdan kızıla sokakları boyuyordu, dar sokakların arasından geçiyordum, birkaç sözcüğümde birikmişti hatta. İşte tam da oradaydım, yok yok kendimi aramıyordum. Kendimdim; fazla mıydım-eksik miydim bilemiyorum.

İşte zaman o zamandı, bir bakıp geleyim, demiştim. Sözcüklerim yeter sanmıştım gittiğimde. Çok mu zaman geçti? Biraz soluk alma telaşıydı. Tanımlamış  mıydım o halimi? Yok yok sözcükleri tanımlamazdım o zaman; bilirdim her bir sözcük başka bir tanım oluştururdu farklı zihinlerde.

Şimdi o şehirdeki sözcükleri tanımlayamayan kadını nasıl getireceğim buraya? Bunca tanım varken artık bulanık zihnim de. Edip Cansever’den miydi? Şimdi tam burada sırası geliveren o sözcükler:

‘’Bir çocukta kadın hayaleti mi?

Bir kadında çocuk hayaleti mi?’’

İkisi bir arada olamaz mı ?

Bir bakıp gelecektim. Çok mu geç kaldım? Gelmez mi artık o Sonbahar kokusu, geri vermez mi bana sözcükleri mi?

Yok yok ağlama yağmur gözlü, hatırladım. Hala sözcükler var, Sonbahar olmasa da bu kent de, sonbaharın renkleri var, renkler var, kızıldan maviye...Sonbahar olmasa ne çıkar? Yeni tanımlar buluruz kendi imgelemlerimizde.

Gel hadi gidiyoruz, hem de burada kalarak, sözcüklerimizi bulmaya..

Üç Renk Mavi

                                                              Zerrin Tekindor