Her gün ayasında bir parça et düşer ekmek teknesine
Sevdiğinin eteklerinden tutmaz, göğsündeki acıya yatırmaz tenini
Gizler ciğerindeki dumansız ateşi
Bir komşusu kimya fabrikası, bir komşusu mermer atölyesi
Bacaları zehir tüter, nafakaları pay edilir yakaları armalı çocuklarına
İşçi Mehmet’in elleri diş geçiremez ömrünün yarısına
Dilderesinde, çocuklar maviye bürünmez
Yolu düşmez taş duvarların grisine
Babalar işsizdir çocuklar işçi
Tezgâha yetişmez boyu
İlmiği atılmamış soketi tutamaz eli
Uydurulur yasası, yazdırılır kullanım kılavuzu
Yakası yaldızlı birine…
Dilderesinde, gün erken kalkar, yol uzar
Başı omzuna değmez avuçlarına dayar Mehmet’in oğlu
Geçerken gözlerini rehin bırakır vitrinin grisine
Bir gecede baskın yapar rehin düştüğü yere
On dördünde tanışır taş duvarlarla
Hurdaya çıkar bir ömür uslanmaz
Dilderesinde, annelerin memelerinde süt rehin kalır
Bir gecede büyür kafası, gözü çukura iner
Korkar dölünden konuşamaz
Bir çukur açılır şakağında
Dayar memesini soluksuz bırakır
Adı konulmamış bir künye aslıdır artık bileğinde
Dilderesine, kolera sızar, manşetler yalan söyler
Adı bağırsak dolanmasına çıkar
Uyluk kemiğinden kemik nakleder diline
Bir gökdelenin ucundan ofset baskılar yapılır
Hipokrat’a yalancı şahitlik pay edilir
Birileri devşirme acılar edinir kendine
Dilderesinde, çıraktır Mehmet’in oğlu
Mermeri kesemez bileği, alnında tuz birikir
Bir ressam zamanı mermere işler
Musa ayıp yerlerini örter Freud’un karşısında
Mehmet’in oğlu mermere adını yazdırır on beşinde
Soluksuz Gri
Yeşil