29 Temmuz 2012 Pazar

PULSUZ MEKTUPLAR: GÜZELLEME




Sevgili,




Bilmem, ne eklemeli yanına; adını mı? Virgül falan koymalı sonra, bir kenarlara. Belki üç nokta, daha gizemli kılar ya.. .


İyi de böyle de mektuba başlanmaz ki. Benimki doğaçlama; kalem tuttu elimden, götürüyor sorgusuz. Bak; kaleme bahane buluyorum da göresim de geldi. Yazmanın böyle büyüsü var, uzaklar yakın oluveriyor. Ne bileyim, belki de ben kendimi kandırıyorumdur.


Mektup da böyle olmaz ki, bir kaç kayda değer söz bulmalı ya da daha kolayı, bir şairden okkalı mısraları iliştirivermeli bir kenara. Bence şair de kurtaramaz beni!!.  Neyse, geçelim tumturaklı sözleri. Nasılsın? Sevmezsin gerçi bu soruyu bilirim ya da yanılırım.. . Öyle sanırım diyelim. Sanki “iyiyim” deyip, geçiştirmek istemezsin beni. Bak nasıl da önemsedim kendimi. Bahar geldi buralara… (Direkt konuyu havalara getirip, kaçalım en iyisi)


Bak sana diyeyim: Bu sözcükler benimle dalga geçiyor. Hem kahkahaları da var. Muzip
gülüşlerini duyar gibiyim. Konu sözcüklerden açılmışken, sözsüz kaldım bu aralar. Şikâyetim yok, arada bir sırt ağrısı yapıyor tatlı tatlı.. Ona da alıştım galiba.


.....


Eeee, suskunluk oldu. “Kız doğdu” derler bizim oralarda, suskunluk olunca. Bak şimdi ‘sessizliğin sesi’ deyip usturuplu cümleler kurasım geldi..

Bırakalım bunları… Balkona sardunyalar aldım. Görmedin değil mi? Renkleri bir güzel, anlatamam. Bir de pencerede çıtır çıtır minik çiçekler, adlarını unuttum. Belki de adsızdırlar, ben koyayım diye.. Fazla kokmuyorlar…  Ne bileyim, öyle işte. Zamane çiçekler kokmuyor, güller bile kokusuz artık.

Bir sır vereyim sana; renklerine uzun uzun bakınca, bana kokuları geliyor. Gülme, sahi söylüyorum. Düşünce kokulu bunlar.

Tahmin ettiğin gibi, kahve de var şu an masada. Çay şekersiz, kahve şekerli! Unuttun mu yoksa nasıl içtiği mi?


Nasılsın? Bu da konu bulamayınca iyi oluyor. Çok şey söyleyeceğin birikince böyle oluyor işte,  “nasılsın”  çıkıveriyor kalemden.

Kıyıdan, kıyısından gidiyorum sözcüklerin, seni tanıdıktan sonra oldum böyle. Eskiden
direkt dalardım sözlere, biraz da olgunlaştım belki. Öyle ya, çocukluktan çıktıkça, kıyısında dolaşıyorsun sözcüklerin. Yaşamın da kıyısından yürüdüğün gibi.

Bahar geldi, Nisana güzelleme yapmak gerek. Mektubuma burada son veriyorum ya da vermiyorum..

Aklımdan bir şeyler yazmaya devam ederim belki..


Gözlerinden öperim, sağlıcakla kal..


ÜçRenk Mavi




                                                        
                                                                 Beppo Zuccheri


16 Temmuz 2012 Pazartesi

İÇ ÇEKİŞ TRENLERİ


Bir iç çekişin tren yoluna düşer iblisin
Davud makamı secdesi.
Zebur, sadece bir dil yarasıdır,
Yahya Peygamberin gür sakalında
Buda, kokuşmuş vicdanı bir nağme eşliğinde remix yapar
ve dörtgen fıncanımın çığlığı Tanrıya asla ulaşmaz.

işte o adam yağmurla gider
ve fakat sadece gider

Dilrengi

                                                                        Stran Nik

14 Temmuz 2012 Cumartesi

UYKULAR ARASI


Yalnızlık eğreti oturur masalarda
Yanında geçmişteki çocuğu taşır
Oysa rüzgârlar vardır
Ardında o çocuğu savuran
Söyleyemedikleri sular altında kalır
Yanmış ormanlar içi akrabası olmayan
Yeşil sürgünler kalır
Bir kasabadan ilk yolculuğa çıkar gibi
Kaç aylıktır savunmasızlık aldanışlar kaç yıllık
Kimler yalnızlıkla büyür
Her gün daralan sokaklarda adresler sorarken
Onun adı senin olsun, çoğaltanı ben
Uykular arası yârim ölürken.

ÜçRenk Blanc

                                                           zdzislaw beksinski