25 Mayıs 2015 Pazartesi

HÂLLENMELER

Sıradan Bir kaplumbağa yürüyüşü -çeşitli yanaşmalar ve birkaç esna…
                                                                                              İle
Seyrelmiş hüzün bulutlarını sol baştan saydım.
Ve öptüm Atları, Cadde kıyısı dalgınlıklarından.
Işıkla ölüm arasında.
Kuşakların Ve Sert dövüşlerin
O parlak yalnızlığında yok olmak
Bir dalgınlık anıdır yalnızca.
Oturup kendimi de dinlesem
Ya da Gerinsem doğan güne karşı
Her şey samimiyetini yine de son kere yoklardı.
-          Yok! O an mümkün olsa herkes tembellik yapardı.

Bir kez göründü mü güvende olmalı yeryüzü.
Bulunduğum yer, sağım solum
Ekmeğimi dildiğim balkon sefaları
Ya da Güvercin boşluğuna akan her karanlık heyecan
Güneşin sarısıyla yada toprağın koyusuyla bulmalı rengini aşk.
Bu geçimsiz günler kendi ritmiyle kurumalı.
Kabullendiğim her şey
Ön görülerim ve yanılgılarım
Sığınarak yaşadığım çağın tüm aksilikleri artık kurumalı.
Biliyorsun sevgilim ve sesime ilişen dost;
Hiçbir düşün içinde
Yine de tek bir dilek tutulmuş değil _
Sonradan olduğu gibi.
Bir hırsız seçerde
Onu tutkuyla yakalar gibi
Susup Bakar gibi Kol saatine, - vişne
Sallanırken tutkusunda öylece
Çırılçıplak ve neşeyle
Havaya kalkarken her toz tanesi
Artık hayatta kalmanın en iyi tedavisidir unutmak.
Kapımdaki taş, karıştığım kozmos
-          Her şey ama her şey bekleyebilir

                              Çürüme illeti hariç...


Kemik




7 Mayıs 2015 Perşembe

SIZINTI

Dondurulumuş anlar gibi bazı hallerimiz, gecenin sessizliğinde.
Ayın ışık saçan pervasızlığı, güneşin oklarını atıyor içimize.
Gözetleme kulesi gibi dikilmiş tepemize yıldızlar,
Dışarda kulak yalayan bir rüzgar.
Ellerimiz, ellerimiz geçmişin ayak izleri.
Bir yatak boyu volta atıyoruz,
Avlular gibi serilmiş bedenlerimiz.
Ağlama nöbetine tutulmuş bulutlar,
Çığlıkları şehri aydınlatıyor.
Döktüğü gökyaşları sekiyor kaldırımlarda.
Gece bir buğu gölüne dönüşüyor.
Göl büyüdükçe sertleşiyor karanlık.

Akbabalar hep karanlığa gelir zaten…

Bana uzak ülkeleri anlat.
Bilmediğim, görmediğim, gidemeyeceğim kadar uzak ülkeleri.
Kaybetmeliyim kendimi ve bulmamalıyım bir daha.
Yalnızlığı giyinmeli ve ölümü beklemeliyim dudaklarının arasında.

Ölüm varlığı kabullenmektir.

Bedenimi bir ağzın içine sığdırmışlar.
O açıldıkça görebiliyorum dünyayı.
Sivri kazıkları, örümcek ağlarını, bataklıkları geçemiyorum,
Çıkamıyorum oradan.
Korkuyorum, kalbim büyüyor.
Ağlıyorum, kalbim büyüyor.
Ölüyorum, kalbim büyüyor.
Ağız paramparça.

Siyah Eskisi