20 Nisan 2014 Pazar

fasıla

hangi ayları öpüyoruz tenhalarda
sanki ölmekten çıkan kimseyim
hangi tekrarla parçalanıyor sözcükler
sonsuzca geçip gittiğim kapılardan

gözün dilden koptuğu zamanlar
ey ben’deki boşluk
rüzgarın yüz aldığı eski korkular

gülmek   
süresiz hep az kaldı tenimde

fazla geldim az giderim gecenin içine
içinden uzun bir nefes geceye doğru

hangi sessizliği öpüyorum bu uğraşta
uzağı eksik kıt düşlerin içini mi
sanki susmaktan dönüyor başım
sözcüklerin ucunda

nefesim sabah kokar geceleri
sessizlik
köpük gibi patlıyor aklıma

bir göz baktığında iki oluyorum


                                               akıl karası




13 Nisan 2014 Pazar

HALLENMELER- BAŞLANGIÇ KUŞU

Aynı eksende buluşamayız Bayan Heyecan. Çünkü bahsettiğimiz ekseriyetin bohçasında yalnızca ıssızlık var. Dişle artık kendini. Gönlünden geçenleri aklın emsin. Birazdan içindeki geçmişin adına pandora dendiğini öğreneceksin ama sen anlatıcıya kulak asma. Güzelliğinin yanında haklı bir hikayenin olması sadece ahmakları cezbedebilir. Onlar ki; yaşadıklarının infazı sırasında, ellerinde hep bir taş tutarlar ve sevmeye başlasa da kalpleri, onu bir kutuya sığdırmakla geçirirler ömürlerini. yani - ne aksini söylemek bu sağanak yağmurun içimizde dolaşmasını alıkoyar ne de suda birleşmek ya da toprağı üleşmek kavuşturur bizi. Mesela yegah makamıyla dönmedi hiç dünyanın güzelleri.

Aklın boşluğunda dinlendi

ve yine dinlendi bir günün yorgunluğunda

Gün dönmedi.

Biri yakasına yasladı boynunu

teninin terini karaladığı o kente- uğuldadı ve sustu

Düş kapanlarının

ve perdelerde sızan güneşin karşısında

aşkı yokladı diğeri.

"Göğünü arıyorum" dedi. Nereye koydun.

Seni soydum.

Uçan halılarımla odalar arasından kaybolarak mavine dek soydum

soludum da hüznünü çatlaklarından

yok... bir türlü bulamadım...

sonra bunu sıradan bir tavırla okşadım.

kuşku suyuna dizildi sandallar

belki de her kıyıyı,

umuda boyamakla aldandılar bayan heyecan.

hepimizi bir yapan o kral saraylarından,

karşılığını bulduğumuz mezbahalardan ve zamandan...

yine de kaybolmayan bir yanımızla yaralılarımızı taşıyoruz biz..

ve kendi ipini ayaklarına doluyor bir kedi.

düş hesabıyla da olsa

gün daha dönmedi. 

Kemik  



6 Nisan 2014 Pazar

ŞUUR...

Bırakıyorum şimdimi.

Sevincin payesini açarak 
senden yana
gidiyorum. Sürüyor savaş.

Gelip alacağım düşlerini senin
ölümden önce.
Süslemek için geçmişimi.



Avucuma sığmayanları
gözlerime dolduruyorum
tıka basa.

Senden akan sözcükler
yapışıyor her yerime
her biri
geleceği konuşuyor
bana.

(Mart 2014)


Kedi Beyazı