1.
rüyamda Ritsos’un Erotica’sını
okuyordum sana
çırılçıplak uzanmıştın ıslak otların
üzerinde
güneşin vurduğu bir nehir gibi parlıyordu
gövden
zamanın içinden yürüyüp gitmişti ihtiyar
bir ağaç
2.
seslerin prensesi avuçlarıma döküyordu yıldızları
yaprakların arasından görünen gökyüzü
parçasında
ansızın kırmızıya boyanmış bir yelkenli
belirdi
bir çamurcunun sesi geldi çalıların
arasından
tütün sarıp aya baktım, ormana daldı birkaç
bulut
3.
birbiriyle yıllar önce tanışmış, daha sonra olmadık
bir yerde karşılaşan iki bedenin
tedirginliği vardı aramızda
4.
paslanmış trombonun üzerinde yıllardır bekleyen kelebek
lekesi, sessizce havalandı sen saçlarını
açınca
göğsünle karnın arasında durmadan büyüyen
bir cazçiçeği
çekik gözlü japon kedileri avluya doluştu
yağmur yağdıkça çektiğini gördüm dünyanın
5.
sulara yürüyen bir çalgıdan dinledim kendi geçmişimi
6.
bazı yazlardan sonra hiç kimse eskisi gibi kalmaz dedin
kuduzotu kokladım, pirinç ayıkladım,
dağlara baktım
denizin kabuğunu kaldırdı bir oltanın
iğnesi
7.
bozkırdaki deniz feneriydin, güneşin içinde buz kristali
zeytin harabelerinden ve ruhun gemisinden
geçtin
geride kaldı müzikaller çağı, porselen
bebekler
ellerinle yoklayarak öğrendin boşluğu
8.
ayçiçeği tarlasında korkuluğa konan sarhoş martı
adınla başlattım yeryüzünün kimseye
söylemediği yaşını
9.
rüzgâr, yularından boşanmış bir hayvan gibi geçti yanımızdan
gökyüzünde bir orman, kendimizi ararken
kaybolduğumuz
10.
rüyamda Ritsos’un Erotica’sını
okuyordum sana
derisini değiştiren bir yılan gibi
soyunmuştun güneşte
Kahverengi