5 Kasım 2010 Cuma

MATEMATİĞİ KULLANMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Gerçekte matematikten daha 'popüler' olan çok az başka konu vardır. Çoğu kişinin güzel bir melodiden zevk aldığı gibi, birçok kişi de matematikten bir ölçüde hoşlanır. Galiba matematiği yaşamlarında kullananların ve ilgi duyanların sayısı müzikle ilgilenenlerden fazladır. Bunun tersi geçerli görünse de açıklaması basittir. Arabanızı bir sokakta kaldırım kenarında duran iki arabanın arasına yerleştirmek için neyi hesaplarsınız? Tabii ki iki arabanın arasındaki alanı ve bu alanı arabanızın kaplayacağı alanla karşılaştırırsınız. Bu alanları eğer eşleyebilirseniz park etmeye kalkarsınız. Bu zihninizde hiç öğrenmediğinizi düşündüğünüz geometrinin bir uygulaması değil midir? Peki ev bütçenizi nasıl yaparsınız? Aldığınız maaşla ay sonunu getirmek için hesap kitap yapmaz mısınız? Bütçenizi tutturmaya çalışmaz mısınız? Bu dönemde bütçeyi tutturmak beceri istese de ilk başvuracağınız araç matematiktir. 

Müzik kitlelerin duygularını harekete geçirebilir, matematik ise bunu yapamaz; müzik yetisinin eksikliği (kuşkusuz haklı olarak) biraz küçültücü bir özellik sayılır, halbuki çoğu kişi matematik sözcüğünden o kadar ürker ki matematik konusunda yetersizliklerini açık kalplilikle kendileri abartırlar. Hatta bu abartıyı, utanç duyulması gereken bir durumdan kurtarıp sevimlilik düzeyine getirerek "ay benim lisede de matematiğim zayıftı!" esprisi yapan nice kendini entelektüel sayan kişiye yayın organlarında tanık olmuşuzdur. Oysa bir matematikçi Picasso'yu, Umberto Eco'yu, Mahler'i... Bilmediğinde nasıl da yuh! çekeriz içimizden. 


Bir yazar bir roman yazmak için günlük yaşamdan daha az mı matematik kullanır? Hiç sanmıyorum. Roman kurgusu için gerekli olan düşünce dizgesi matematiksel bir yapı içermez mi? bir yönetmen sahneleyeceği bir tiyatro oyunu için sahneyi alanlara ayırmaz mı? Bu ayırdığı alanlar üzerine sahneleri yerleştirmez mi? peki bir besteci ne yapar oluşturduğu nota yapılarını, periyodik olarak kullanarak oluşturduğu dizgelerle, periyodik fonksiyon kullanarak yerleştirmez mi sizce? Nedendir bu çaba? Eserlerin en estetik şekilde izleyiciyle okuyucuyla paylaşılması kaygısı değil midir? Sorsanız belki de matematikle aralarının hiç de iyi olmadığını tebessümle anlatır size sanat esrinin üreticisi. Edebi bağnazlığın tutarsızlığını ortaya koymak için daha fazla düşünmek gerekmez. Bir sanat eserine güzel diyen herkes matematiksel bir güzelliği de dolaylı yoldan dile getirmektedir. 


Her uygar ülkede yığınla satranç oyuncusu vardır; Rusya'da eğitim görmüş olan hemen herkes bu oyunu oynar. Her satranç oyuncusu 'güzel' bir oyunu veya problemi anlayabilir ve takdir eder. Halbuki bir satranç problemi yalnızca soyut matematiğin bir uygulamasından ibarettir.  Bir satranç problemine güzel diyen herkes matematiksel bir güzelliği dile getirmektedir. 


Daha alt düzeyde olan fakat daha yaygın bir kitleye hitap eden briç oyunundan, ondan da alt düzeyde kalan, günlük gazetelerin bulmaca köşelerinden de aynı sonucu çıkarabiliriz. Büyük kitlelerce bütün bunlara ilgi gösterilen büyük ilgi, temel matematiğin ilgi çekiciliğine gösterilen övgü ve takdirin farkında olunmayan ifadesidir. Kaliteli bulmacalar düzenleyen kişiler, yalnızca bu temel kuralları uygularlar. Onlar işlerini iyi bilirler; halkın istediği bir parça entelektüel 'heyecan' dır ve bu duygu, başka hiç bir şeyde, matematikte olduğu ölçüde bulunmaz.



KIRÇIL





                                                              CAHİT ARF