4 Eylül 2013 Çarşamba

GÖKKUZGUN NOTLARI



ben ölüyorum sanırken, içimden çıkanın içinde kaldım sanırım... bir hafta önceydi, şimdi tuhaf bir boşluktayım. kiminle değiştirdim içimi, şimdi kimin boşluğundayım? sessizliğimin çocukluğuma saklanmış dili sobeledi beni, sanki susamış suskunluğuna… başım dönüyordu, uzandığım kanepeye yığılır gibi bıraktım kendimi. Günün her zamanını kapsayan sendeki yanımın etkisiyle sürekli aklımda ve yüreğim olan ve beni acıtan varlığının yokmuş gibi gölgesine sığındığım, zaman zaman arayıp bulamadığım ve yine hep kendi içime kaçmış bir tılsım gibi aniden çoğalan ağırlığın altında, tek yürekde taşımanın sancısıyla soluksuz, gözlerimin önünden durmaksızın geçişen renklere bezenmiş sahnelerden hayallerin, plan plan akışıyla bir el tuttu çekti içimden seni. Kurtulmuş muydun benden, yoksa ben mi çıkmıştım senden, ne olduğunu anlayamıyordum, bir parçamın benden koptuğunu sanarak üzülürken, ‘’çık içimden’’ dediğimi hatırlıyorum. Birkaç kez, bunu usulca, yarı üzgün, yarı sevinç nidası içinde çığlıkla… söylemiştim; sen duymuş muydun bilmiyorum. Sakladıklarımın içimden çıkmasının zor olduğunu.

Peki şimdi sen iyi misin..?

Bu değişim yeni beyaz sayfalardan ölümlere yürüyen ve yeni derlenen göz ıslıkları… çığlıktan beter.

Gökkuzgun