12 Kasım 2012 Pazartesi

FORD KAMYONU



Keyifsiz geldi eve. Kendi anahtarını kullandı. Yine de Nevin’in güler yüzüyle karşılaştı holde. “Çay yaptım” dedi Nevin. “Doldurayım bir bardak?” Başı öndeydi, “tamam, hanım” dedi. Küçük tuvalete yollandı. İki tuvaleti vardı evin.

Oturma odasında iki divan. Birine kuruldu. Kuruldu denemez belki ama bağdaş kurarmış gibi yaptı. “Uzun kaldın.” dedi Nevin” başörtüsünü çıkardı. Eşinin ilk seviştikleri andan beri saçlarının omuzlarına dökülmesini sevdiğini bilirdi. “Keyfin mi yok?”

Televizyonu karıştırdı kumandayla. Boş boş dolanıyordu o kanal senin bu kanal benim. Ajans saati başlamamıştı daha. Ford kamyonu eskiydi. Üçüncü vitese takıp bir de gazı yedirdiğinde hastalıklı bir ihtiyar gibi tıksırıyordu eski kamyon. “Bakıma ihtiyacı var” diye düşündü. “Hepimizden çok onun bakıma ihtiyacı var bu sıralar.” Aliağa’nın yolları çamurluydu.

Nevin çayı, Nevin şekeri, Nevin bir parça ekmeğin içine kızartılmış patates, biber ve patlıcanı hafif kızartma yağıyla sıkıştırmış, bir tepsinin içinde önüne ittirmişti. “Keyfin mi yok?” “Elleşme hanım.” Böyle diklenmesine gerek yoktu hâlbuki. İstediği sadece bir parça yalnızlıktı. Yağmur şakırdıyordu hâlâ. Çevirdi gözünü camdan. “Alacağını aldın” diye içlendi. “Daha ne istiyorsun?”

“Bir şey olmuş sana bugün” Bacaklarını kıvırarak oturduğu halıya yumruklarını dayadı Nevin. Dizlerini büktü, belini doğrulttu, ayaktaydı. Ters ters bakıyordu kocasına. “Namaza duracağım” diye söylenerek kapıya doğru seğirtti.

Ahmet büyümüştü artık. Okuyordu güzel güzel. Başarılı bir öğrenciydi. Ahmet’ten umutluydu. “Benim gibi şoför olmayacak Ahmet’im.” İçini çekti. “Benim gibi geceler boyu pusta kamyonun tepesinde sabahı bulmayacak.” Tutuyordu nefesini, bırakmaya niyeti yoktu. Odtü’yü kazanmıştı Ahmet, hem de beşinci olmuştu yerleştirme sınavında. “Tekerleği patlamayacak Ahmet’imin hiç, motoru asla yağ yakmayacak…” Dişlerini sıktığını fark etmezdi insanlar. Acıyı da fark etmezlerdi içlerine batmadıkça. “İnmeyecek gecenin köründe yokuş dibinde işemeye, sırtına vurmayacak dünyanın yüklerini, beli eğrilmeyecek o yüklerin altında” Yumruğun indiği tepsideki çay bardağı devrilmişti.

Küçük bir renkli televizyonları vardı. İzmir de küçüktü zaten, Bornova da küçüktü, hele ki Bayraklı her birinden…

Küçük bir evleri vardı. Orta halli bir sitenin giriş katının bir üstünde. Bahçeden sitenin iç avlusuna bakan balkonlarına doğru bir sarmaşık yürüyordu. Nevin bir tel germişti balkona. Uzayan dalların birini telin başlangıcına dolamıştı. Sonraki bahara iyice sarılır diyordu keyifli keyifli kahvaltı hazırlarken.

Onu bir gün olsun öpmeden ayrılmamıştı evden, bir gün olsun duasız yola koymamıştı kocasını Nevin. İnançlı kadındı karısı. Nevin iyiydi. Aliağa kötüydü bugün

Ekran titriyordu bazen. Rüzgârdan olduğu belliydi bunun. Çanak anteni bir türlü sabitleyememişlerdi adam akıllı. Dışarıya baktı, yaprak kımıldamıyordu, sadece yağan yağmur, gün boyu dinmek bilmeyen, alacağını aldığı halde çekip gitmeyi bir türlü beceremeyen bir yağmur.

Bütçe görüşmelerinin ardından, terör haberleri verildi, sırasıyla reklamlar, peşinden yine terör, artan fiyat endeksleri. Nevin her zamanki köşesine geldi oturdu. Kocasına baktı. Boş gözlerle bakıyordu televizyona Ömer. “Tıkanmış bu.” Nadiren sarsılırdı kocası. Çoğu zaman yaşamın dinamiklerine olumlu yaklaşmayı sevenlerdendi Ömer. Ömer’i bu haliyle seviyordu Nevin. Nevin Ömer’i hâlâ çok seviyordu. Kimsenin kocası gibi değildi o. Ne badireler atlatılmıştı onun yüce sabrıyla. Çocuklar okutulmuştu işte. Evleri alınmıştı. Köyde bir bahçe, bir evlik yer içinde, iyi kötü bir işi de vardı Ömer’in. Her ne kadar gecesi gündüzü belli değildiyse de, akmasa da damlıyordu işte. Ömer de damlıyordu.

Televizyona baktı Nevin. Aliağa’da bir kazayı anlatıyordu sunucu. Kırmızı bir yağmurluğu vardı üstünde. Ömer’e baktı kadın, televizyona baktı. Ömer yumruklarını sıkmış, göğsü bir körük gibi kabarıp iniyordu. “Adamım” diye seslendi ona. Çabucak kalktı. Yanına sokuldu. Elleriyle avuçladı kocasının yüzünü. Sunuyordu hâlâ kadın, bir gemiyi, bir de kopan bir vincin halatını gösteriyordu kamera. Yüzünü eğdi Ömer. Avuçları ıslandı Nevin’in. “Allah yardımcıları olsun” demeye çalıştı Nevin boğazındaki yumruğu söküp. Yumruk sökülmüyordu.


Tenekeden Macivert


Ara Gürel