26 Mayıs 2014 Pazartesi

umut paranoyaları ve acıklı teneffüsler


alıştırıyorum ellerimi kimsesiz yaşamaya 
buna değer mi ucundan kırılıp kırpılmış hayat
örtünmüş herkes bir şeyler geçirip üzerine 
bir kabuğumuz var diyorum ki hepimiz bir yarayız 
dünya denilen bu klinikte çeşitli sebepler ve renklerde kanayan

terlemiş ellerimle buruş buruş mektuplar yazıyorum 
mektuplar tanıktır 
ölü bir yaz burası neresinden bakarsan bak ölü  
bir yanda aynaya dönüşen yeşil sular 

sana konuşuyorum salaş bir barın çok sarhoş tenha çıkışından
bir bir tekmeliyorum kaldırımdaki boş şişeleri 
aşk katliamdır! aşk katliamdır!
ki ne kullandığın önemli değildir ayrılığı anlatırken   

birileri geziniyor karanlıkta geceyi kim açık bıraktı!?
kim açık bıraktı herkes çıkıp giderken bu kapıyı 
gözlerin kör bir aşka bakıyor, aldanıyorsun 
ve bazı sarhoşluklar mühürsüz birer mektuba dönüşüyor  

ben mi yoldan çıktım yol mu benden
nereden düştüğünü unuttuğum hayli çizilmiş bir şeyi ovuyorsun   
ve yorgun bir ses ayak basıyor boşluğun kımıltısız avlusuna

kapansın ve bir daha açılmasın günlükler 
çünkü senin el yazında okunmaz olmuş adım
dağılmış mürekkep aklının yağmurları üzerinden geçmiş dargın kağıdın
ne yapsak tamamlanmıyor kelimeler parçalandıkları geceye saplanmışlar
orada iyiler ve ne yapsak bir cümle kurulamıyor adım düşünüldüğünde 

beden ruhun kuklasıdır sevgilim 
ve aşk bir katliam 


kuşku grisi