8 Ağustos 2013 Perşembe

İZLERKEN OYNANMIŞ BİR OYUN...

Bir... İki... Üç... Ve oyun başlar. Bir oyunda, oyuncuların adını asla unutmam, üstelik sahne ışıklandırılmamış, kimin kim olduğu kesin olarak ortaya çıkmamışken bile. Ama durun, yalnızca maskeli oyunculardan hoşlanmam, bir sonraki sahnede maskelerini çıkarıp, sizi yanıltmaya çalışabilirler. Ve ben, yanılmaktan nefret ederim.

Bir... İki... Üç… Güneş var, güzel bir gün olabilir, ben birisine içtenlikle gülümseyebilir, ona elimi uzatabilirim. Dudaklarından yalan dökülen birine inanabilir, var oluşumla gurur duyabilirim. Kocaman elleri olan o adam beni incitmek için kapı aralığında beklerken, sekiz kare çizip seksek oynayabilirim. Peki... Oyun başlıyor, susuyor ve oyuncuları bekliyorum.

Dört… Beş... Altı... Birinci sahne, karanlık ve oyuncunun maskesi var. Öfkeliyim, çok öfkeliyim. Adını unutmamak için dikkatle izleyeceğim yüzler yok. Yalnızca kendinden memnun renkler var. İlk sahneden nefret ediyor ve arkama yaslanıp gülümsüyorum.

Dört... Beş... Altı... Tek ayağımı kaldırıp zıplıyorum. Birinci kare, ikinci kare, üç- dört çift ayak; tekrar tek ayak, beş altı... Taşı almalı... Yedi, sekiz yine çift ayak. Peki, taş nerede?

Yedi... Sekiz... Dokuz... İkinci sahne. Yüzler ve adlar yabancı. Ama her şey normal. Tek bir maskeli yüz yok. Adlar tamam da, kim kimdi?

Yedi… Sekiz… Dokuz… Taşı üzerinde yedi yazan kareye denk getirmeli, aksi halde sonsuza dek oyun dışıyım. Ellerim titriyor, zihnimi o anın yoğunluğundan uzaklaşıp, boşaltmalı. Yedi numaraya hedefleyip, yavaşça fırlatmalı ( ! ) taşı...

On... On bir... On iki... Oyunculardan birini tanıdım. Oyundaki adı, “deli divanem”, benim hayatımdaki adını ise unutmuşum çok önce. Öyleyse sahte bir ad olmalı bu. Yine de komik. Gülmeli buna tüm izleyiciler. Katıla katıla gülmeli… Ha ha ha… Gülmeli...

Sayılar anlamını yitirdi.
Adlar da öyle...

Maske görmek korkutmuyor artık beni. Tüm sahtelikleri ilk görüşte tanıyor ve gülüyorum.

Taşı aldım, geri dönmeli... Yedi, sekiz çift ayak, altı tek sek, beş, dört çift as, üç sek, iki sek, bir sek. Yani sek sek... Ve işte güvendesin...

Oyun bitti, oyuncular izleyenleri selamlıyor teker teker. Son olarak, maskeli baş aktör geliyor selamlamaya. Çılgınca alkışlıyorum... Bravo bravo müthiş bir oyunculuk... Bravo...


Üçrenk Kırmızı