7 Mayıs 2013 Salı

GRİ GÜNCE




       I

       İçeri girdiğinde, yüzü ışığa düştüğünde; siper ettiği elinin gölgesinden bana kısık kısık baktı. Aramızda  asılı -bir anda  beliriveren- kararsızlığı; O'na yerleşen, O'nda  okunabilmiş olanı -sakınımıyla- gözlerine düşürdü. Keskin bir gölgenin varlığı, yetindiği çırpınışları keskin çizgilerinden koparıp bitimsiz, yoğun satıhlara işledi ve yumuşak ayrımlara, -bütünü yetingenliğiyle arzulayan- güvenli mecralara savurdu. Dokunduğum ya da işlendiğim -yokluğunda- alışkanlığı sezinlercesine; O'ndan kalma önemsiz, kesik ve anlamsız, abartılı -deneyimi yadsıyacak derecede gerici- zihinsel hayaletlerine yeltendi. Oysa O'nu oracığa yığan, bedenini bu anlamsız bağlamda çökerten, uzama saplayan, şimdide soluksuz bırakan da bu zihinsel, spekülatif çıkarımıydı. Yine de bu hayaletlere yeltendi ve bir suskunun eşliğinde odasına doğru gölgelendi, uzadı, çiğlendi ve kapının devasa gizilliğinde eridi. Ama eğrilerini yutan bakışıma düğümlendiğini, sayıklamalarının bu kıskaçlarla kuşatıldığını biliyordum.

Gri