5 Şubat 2013 Salı

EDEBİYATA TRENSES'ÇE BİR BAKIŞ


“ Düştüysem eğer sana bakarken düştüm”

Kaç gündür şu filozof aklımın şurasında burasında gezinen bi soru vardı danteller. Ben nerde yanlış yapıyorum da bu güzel gözlerini gözlük camlarının arkasına saklamak suretiyle yıkıcılığını azaltabileceği yanılgısını her daim yanında taşıyan saçaklımın farkıma varmasını bi türlü sağlayamıyorum diye düşünmekten helak oldum. Allah sizi inandırsın bu düşünceli halim ontolojik kaygıların içinde debelenmekte olan bi saçaklının halinden beterdi. Öyle ki ojelerimi değiştirmeyi bile unutmuşum o kadar yani. Sonunda bu aşkın önündeki en büyük engelin fiziksel temassızlık olduğunu akıl edebildim ve bu engel beni yıldıramaz diyerekten hemen planımı yaptım. Bu saçaklının kendine kalsa fiziksel temas dünyada aklına gelmez kimbilir ne var o kalın kitaplarla zehirlenmiş muhteşem kafasının içinde de bunları düşünemiyo. Biraz yardımcı olayım dedim. Neyse neredeyse bi ev parası vererek aldığım 17,5 inçlik topuklularımı akıl etmem hiç zor olmadı. Ben bile yürürken zorlanıyorum ara sıra tökezliyorum onlarla kırıtayım derken. İşte onları giymek suretiyle planımı uygulamaya koydum. Niyetim onlarla yanında geçerken tökezlemiş gibi yapıp kucağına düşmek bizim gözlüklünün. Öküz değil ya şahane bi trenses düşerken öylece baksın. Tutmak zorunda kalacak böylece aradığım kucaklaşmanın yolu açılacak. Neyse uzatmayayım saçaklılar. Uygun düşme açısını yakalayabilmek için tam 37 kez yanından geçmek zorunda kaldım, bu da anladı mı ne, ne dolanıp duruyorsun trenses bi şey mi oldu dedi.yok bi şey saçaklı sen kalın kitabına bak dedim. Böyle gide gele neredeyse akşam olmuştu ki, sonunda aradığım açıyı bulmak süretiyle ve ayağım kaymış gibi yaparaktan bıraktım kendimi bunun ontolojik kaygılarla debelenmekten kas yapmış kollarına. Beni bi tuttu ki saçaklılar ömür boyu öyle düşmeye razıyım billaha. Biz öyle kucak kucağa bi an durduk, kalbim zafer çığlıkları atarken bu saçaklı demez mi ya trenses napıyosun bi yerine bi şey olcak giyme şu ayakkabıları. o öyle atar yaparken bense işlevli bir işvelilikle dedim ki, söylenme saçaklıcım "düştüysem eğer sana bakarken düştüm". Bizim saçaklının yüzünde güller açılmaz mı bunu duyunca. Trenses sen cahit zarifoğlu mu okuyosun yoksa dedi. Bu arada hala kucak kucağayız dikkatinizi çekerim. Sen istersen onu da okurum dantelim dedim ben de bi heves. Bu beni çattt diye bırakmaz mı neredeyse gerçekten düşüyordum gözlüklüler. Zar zor masanın kenarına tutunmak suretiyle popomu yerle buluşturmaktan kurtarabilmişken, bu saçaklı benim bi işim var diyerekten koşar adım uzaklaştı. Ben de ayakkabılara döktüpüm onca paraya ve kaderime lanet okuyarak daha verimli planlar için bi cahit zarifoğlu kitabı bulmak için şu kitap satan sitelerden birine bakınmaya başladım. Parfüm alacağım paraya kitap alıyorum ya deli olcam ya. Lanet dünya!


Edebiyatçının yakışıklısı…

paul auster diye bi eleman var. Böyle bi fotoğraf koymuş kitaplarının arkasına. İnsanın orası burası sarkan bi şeyler giyip, boynuna garip kumaşlar bağlayıp, saçını da lapiska yapası geliyor ya.

..

Bazen düşünüyorum da napcan yakışıklısını akıllısı olsun ayol. Sonra diyorum ki olmaz anacım olacaksa şöyle boyalı kuş gibi çekici olanından olsun. Belki kanatlarına atlar uçarız. Mecaz enteller mecaz. Hani okuyup okuyup ay şöyle uçurdu beni filan diyonuz ya ondan işte. Daha beni uçuranına rastlamadım o da ayrı bi şey. ey kurda kuşa böceğe bu dantellere can veren güzel allahım, ne zaman hem yakışıklı, hem edebiyatçı hem de süperman kılıklı bi yazar yaratırsan, o zaman işte şu edebiyat denen nanenin bi işe yaradığına inanırım. Öyle bi şey olursa sakallılar, bi alo deyiverin. Haberim olsun.

Okurken Sevişilebilecek Kitaplar..

rica ederim beni delirtmeyiniz. henüz okumaya yeni başlamışken, kalın kitaplarla flörtleşmeye başlamışken, sevişmek filan deyip...gerçi denize atlamadan da yüzme öğrenilmezmiş ya. balıklama mı dalsam acep?

Bir Kitap Olsaydım..

kim bir kitap olmayı ister ki. elini nerelerde gezdirdiği belli olmayan biri bir de utanmadan zihnini üzerinizde gezdirecek, pasaklıysa oranızı buranızı çizip buruşturacak. işi bittikten sonra da bir rafa tıkıp bir daha eline bile almayacak. çok saçma istekleriniz var.

Bir Antibiyotik Olarak Şiir.. 


demek ki şiir yalnız benim değil mikrobik varlıkların bile ödünü koparıyor. helal olsun.

Dünyanın En Kısa Bilim Kurgu Öyküsü… 


trenses bir kırtasiyeye girdi. çeşit çeşit defterleri dikkatle inceledi. renk tercihinde far rengi en önemli etkendi. seçimini yaptı. ödemeyi yaparken yakışıklı kasiyere gülümsemeyi ihmal etmedi. ardından oracıkta kalemini çıkarıp, defterin ilk sayfasını yazdı: trensesin kalın kitap günlüğü…



Terbiyesiz kitaplar.. 

insanın yaşama sevincini elinden alıp götüren, düşüncesiz, kör kuyularda merdivensiz bırakan kitaplardır. okurken uykumu getirenlerden bile sinir bozucular. gerçi uykumu getirmeyenine henüz rastlamadım. o da ayrı.

Kitap Okurken Altını Çizmek… 


okumaya harcadığım gücü bi de kalem sallamaya harcayamam. kimse kusura bakmasın. gerçi ilkine de bi şey harcadığım yok ya. elime aldığın her kitap beni harcıyooo o ayrı konu. pöh.

Hızlı Okuma Teknikleri

uzman olduğum tekniklerdir bunlar saçaklılarım. kitabı alırsın şöyle bi karıştırırsın üff çok karışık bu bi de ben karıştırmayayım zavallıyı der geri koyarsın. elin değdi mi değdi. gözün değdi mi değdi. oldu bitti.

Bir Filmi Okumak… 


üstüme iyilik sağlık filmleri de mi okucaz. kalın kitapları zor okuyoz zaten. bi de film okuyamam. her gün başka bi icat çıkarıyosunuz ha gözlüklüler.

Edebi Uyku…

her gece uyuduğum uyku sayın gözlüklüler. şimdi yatağa girmeden önce makyajını temizle, yüzünü yıka, tonikle, gözaltı, üstü,yanı kremlerini sür, gece kremi sür, dişlerini fırçala, saman sarısı saçlarını fırçala, vücut kremi sür, gece parfümü sık, tırnaklarını boya derken yoruluyo insan canııım. sonra yatağa gir, yastığı dikleştir, kalın kitabı kucağına al, evir çevir, sen niye bu kadar kalınsın ya diye söylen, sonra aç kitabı üç satır okumadan uyuya kal. noluyo kitabın kalanını rüyanda okuyosun işte o edebi uyku oluyo bitanecik sakallılarım.

Okuma Biçimleri

uyumaya ramak kala,
esnerken,
bu ne kalın kitap diye söylenerek,
bu kitap nece yazılmış merakıylan,
aslında çok gezen bilir diye söylenip kitabı bi yana fırlatıp süslenmeye giderek...…

İyi Bir Romanın İnsana Ettikleri.. 


valla bu foucault sarkacı denen, roman kılığına girmiş şeytanın bana ettiklerini yazsam başkalarına bi şeyler edebilecek roman olur allah sizi inandırsın saçaklılarım! biraz daha okursam hiç bi estetik operasyonun düzeltemeyeceği hasarlar almaktan korkuyorum ya.

Kör Olası Gözlerin… 


kör olmasın ayol yazıktır, gözlerinin ne kabahati var dicektim ki bi an aklıma geldi. o kalın kitapları o gözlerle okumuyor mu bu saçaklı? fekat kör olursa beni nasıl görecek. felaket bi ikilemdeyim sakallılar. kör olsun mu olmasın mı yoksa " kör olasın demiyorum / kör olma da gör beni" mi olsun. bilemedim . üfff bıktım bu aşkın beni sürüklediği diyalektik açmazlardan bi de neler söylüyorum böyle allahım. diyalektik açmaz ne ya. hep bu sözlüğün yüzünden. offf.

Yazar – dil İlişkisi 


yazarın dili kıvrak olmalı bugüne kadarlık yazarlık ve filozofluk serüvenimden öğrendiğim budur sayın saçaklılar. fekat bu kıvraklık bedensel kıvraklıkla paralel bi gelişme gösterir. iyi kırıtamayanın dili de kırıtmaz dolayısyla hiçbi çekiciliği olmaz. bu dertten mustaripler dil balığı yiyeyerek sorunu aşabilirler. hem fosfor da var gözlüklüler daha ne olsun. parlarsınız işte.

Avunamayanlar 


Misal ben. Yemin ederim ne kadar kalın kitap varsa beynimi bulandırayım da öyle avunayım bari diyerek, bulduğum yerde aldım. Şimdi tuvalet masamın üstündeki kozmetiklerden daha çok kalın kitabım var son derece utanç verici bi şekilde. Fekat noluyor, yine avunamıyorum, yine avunamıyorum. parfümlere, makyaj malzemelerine, mini eteklere ve hatta yılan derisi çantalara harcayacağım parayı götürüp bu kalın kitaplara yatırıyorum. anlamıyorum ki niye avunamıyorum. Okumasam işe yarar mıydı ki gözlüklüler?

Hayvanlar Gibi Susmak 


hayvanlar neden susuyo çünkü koklaşa koklaşa anlaşabiliyolar, napcaz biz de derdimizi anlatmak için derdimizi mi koklayacağız, ha koklayabiliyosak benim hiç itirazım yok koklarım güzel gözlü saçaklımı nolcak bi burunluk iş.

kalın kitapların aşk acısını dindirmedeki etkisi
 
Aman ha saçaklılar aşk acınızdan kalın kitap okuyarak kurtulmanızı önerdiğimi felan sanmayın. Haşa...kalın kitapların bu konuda çok daha yaratıcı bi işlevi var ama siz gözlüklü olduğunuzdan bilmezssiniz. Kalın kitap dendi mi okumayı bilirsiniz anca. Hayır efenim, okumucaz. Napcaz, aşk acısı aktif hale gelince bulabildiğimiz en kalın kitabı şiddetle kafamıza indircez. Nolcak, böylelikle canımız aşkın bizi acıttığından daha çok acıcak. Gerçek bi acı çekince nolcak, o metaforik ( ne güzel metaforik diyorum ya) acı yerini gerçek bi acıya bırakacak. Gerçeğin karşısında zayıf düşen o kökü dışarda düşmanın esamesi yavaş yavaş silinecek. Ne bakıyosunuz safistliğimin yanında realistim de bi kere. 


Trenses