20 Aralık 2014 Cumartesi

ZEHİRLİ

Onlarca gerekçe uydurabilir ve uydurduklarının ardına gönül rahatlığıyla saklanabilir oysa. Yapmıyor. Belki de yapmalı, biliyor elbette. Ama bir tür zayıflık ona bunlar. Artık zayıf olmaya gücü yok. O kadar güçlü değil. Gerçeğin keskin, kesici yanına razı. Kokuya ve çürümüşlüğü kabule. Suçunu, dümdüz, süsleyip püslemeden, tüm çirkinliği ve sığlığıyla kabul edecek; onun kendinde ve kendiliğinden var oluşuyla yüzleşecek. Başka bir yol arayacak kadar cesur değil artık. Zayıflığı ve korkaklığı sahiplenmeye çoktan hazır, hatta hevesli.

“Suç zehirli bir yılan.”

Zehri içinde saklı tutabilirdi elbette. Yavaş yavaş çürümeyi, yok olmayı göze alabilirdi. Muhtemelen anlamlı bir tercih olurdu bu. Kontrollü ve özgeçici, neredeyse erdemli. Alkışlara ve tezahürata alışkın ve meyilli benliğinin karlılığı olurdu yanına kalan.

Düşünseydi. Mantığı ve etiği bir kenara itmeseydi.

Düşünmedi.

Mantığı terk etti.

Etik çok uzakta kuru bir bilgi yığınıydı.

Muslukları sonuna kadar açtı. Zehir bendini aşan suydu artık. Akıyor, akıyor; yolunu, yatağını bulmuş o akışkanlık bedeninden hedefe doğru öldürücü gücünü katlayarak hızla ilerliyordu.

Düşünmedi.

Sadece izin verdi.


Önce tereddüt vardı. Yolu başka türlü çizmişti oysa. Her şeyi büyük gönüllükle kabullenecek; acıyı sahiplenecek, yaşanan her şeyi aşk’la saklayacaktı kendinde. Aslolan  “ yüce ” den vazgeçmemekti. Sığlaşmayacak, dönüp arkasına bakmayacaktı.

Her şeyi bozan şefkat oldu.
O yalancı, hain şefkat.
O gösteri, o yalan.
O büyük acımasızlık!

Zehri o zaman fark etti. Şefkatle yüzleştiği an. Bildiklerini, inançlarını ve saygıyı terk etti. Canavarın kafesini açtı. Büyük yıkım böyle başladı.

Öfkesi aşktan büyükmüş meğer. Bilmezdi. Şimdi biliyor. Şimdi kendi yoluna gitmekten başka derdi olmayan yılanının nasıl katile dönüşebildiğini biliyor.

Kötülüğün bilgeliğine sahip artık.

Düşünseydi.

Ama düşünmedi.

Tek atımlık kurşunu vardı. Tereddütsüz çekti tetiği.

Hayvan’nını acımadan vurdu.

Gözleri, cinayetinin iziyle hiç olmadığı kadar parlak artık.

Düşünmedi.

Düşünseydi;

Kan görmeye tahammülü olmadığını anımsardı.




Üçrenk Kırmızı