9 Aralık 2014 Salı

KADINKÖY

dirseğinin masada bıraktığı oyukta biriken yağmurlar
sarışın bir denizin eteklerine çıkardı
kalbimin kıyısında bekleyen köhnemiş tekneleri
orta yerde kimsenin sahiplenmediği keder
ve bozkır görgüsünden geçmiş trenlerin yalnızlığı

eşyaların üstüne sinmişti sonbaharın kokusu
ve topuklarına
nerene dokunmak istesem, karlar içinde bir leningrad
nasıl söylerdim ki sana
bir anlatım bozukluğu kadar güzel olduğunu
ve kayıp manzaralar biriktirdiğini yüzünde
çalakalem karalanmış bir defterden farkı yokken ömrümüzün

sığ suların korsanıydım ve denize dağılmış mürekkep
günlerce dokunmadım, masanın üstünde bıraktığın çay lekesine
bazı kurşunlar hayat boyu dolaşırmış ya insanın içinde
içimde gezdirdim kirpiklerinden dökülen akşamı
ateşin başından ayrılmayan bir çocuk gibi kaldım

senden sonra adını değiştirdim
iyot kokusunun büyüttüğü o kıyı semtinin
biliyordum, kendim kadar yakındım sana
kendim kadar uzak
birbirine karışmayan iki su damlasıydık
yağmuru durduramayan bir şemsiyenin altında

duydun mu, iyi ki geldin demiştim

tam da bıçak arıyordum yarama...


Kahverengi



                                                          Yell Saccani