21 Kasım 2011 Pazartesi

VE BİR AKŞAM..





Hür Yumer Anısına



Kapı usulca aralanır. İstemsiz bir el elektrik düğmesine dokunarak ışığı yakar. Cılız bir ışık demeti tüm nesnelerin üzerini kaplar.

Mavi perdeler, mobilyalar, birkaç sandalye, salonun duvarlarını kaplayan, özenle tasarlanmış, kütüphane; kitaplar, dergiler, kapının hemen önünde hiç giyilmemiş bir çift yeni ayakkabı, birkaç çift çorap ve yemek masanın üzerinde duran kadim İznik meyve kasesi, içinde ise tek bir kırmızı elma. Çalışma masasının üzeri tuttuğu okuma notlarıyla dolu.

Görünürde her şey sanki eskisi gibi. Ama değil. Bir şeyler bir şeyleri iterek ve kendi izini bırakarak öne çıkıyor. Hayır! Mucize falan yok ortalıkta. Havsalasız demlerin adamı, derin bir soluk alarak odanın kokusunu içine alır ve boğazı düğümlenen duvarların çığlığından hemen önce uzanır pencereyi açar. Yorgunluğunu girişteki portmantoya bırakır ve içten bir “ah” çeker .

Gelir ve mobilyanın üzerine yığılır kalır. Birisinden önemli bir mesaj beklemektedir, ama bir türlü duymak istediği o sözcükler gelmez. Boşluğun, beyhudeliğin yıpratıcı tekrarı yoklar ruhunu. Nihayet oturduğu yerden kıpırdayarak mutfağa gider ve bir fincan demli çayla geri döner, nerdeyse tüm umutlarını çay bardağına boşaltarak, sonra eli televizyonun kumandasına uzanır, “onun” boşluğunu televizyonun yaydığı ışıkla doldurmaya çabalar, ama ne kulakları duyar, ne de gözleri görür. Bütün tatlar, kokular aynı ve tümü kendi tarihini tekrarlıyor.

Gazetenin dördüncü sayfasında bir yazı. Yazıya gözü takılır:

“Son araştırmalara göre, eşinden boşanan erkeklerdeki intihar oranı nerdeyse kadınların iki katına ulaşmış durumda. Psikiyatrlar ve sosyal hizmet uzmanlarının görüşüne göre, aynı durumdaki erkeklerin yaşam alanına giren yeni disiplin ve özgürlük tanımı yaşamlarını derinden etkiliyor..”

Sessizlik her tarafı kaplar.

Hiçbir şey duyulmaz.

Sanki her şey küçük bir gölde batmış ve görünmez olmuştur.

Okunmamış gazete parmakları arasından yere düşer.
Islak teninde birkaç damla kan görünür… 


Amberli Kahve


                                                                   Deniz Bilgin