döküldü
yüzümün boyası
kalbimi
sana iliklediğim düğme söküldü
hiç
açmamış bir gül gibi kaldım bahçede
parkta
boşluğu sallayan salıncak
dipte
kendine saplanan zıpkın
yırttım
hayalin tozlu haritasını
bir
kibrit çöpünün gölgesine sığındım
gövdemin
bir yarısı yok
onu
rengini kaybeden bir eve verdim
kedere
açılan avlu kapısı
gökyüzüne
kapanan tahta kanat
yoruldum
içime taş taşımaktan
dilimde
küflü harfler taşlamaktan
gövdemin
bir yarısını kışa verdim
şimdi
elimin tersiyle itiyorum kendimi
etime
dirilten bir yangına doğru
bedenimde
bir rüyanın ayak izleri
çoktan
yürünmüş, çizgili ve esnek
cebimde
gezdirdiğim alaca bir yılanla
ayaklarıma
dikenli yollar çiziyorum
azalıyor
iğnenin derine inen sesi
aklım
bir uçurtmanın kuyruğuna takıldı
erdim
suyun göğsü delen sırrına
giden
azaltır mı kalanı
yoksa
çoğaltır mı kalanın yalnızlığını
Kahverengi
Michelangelo