Montre doğruldu yatağından ve düşündü bi’ harap halde,
saat kaçtı, kaçı kaç geçiyordu yine, nasıldı
geçimleri, daha da mühimi saat kaçtı işte, duvara dayalı
duran yatağını komedine doğru sürdü. Hazır ayağa kalkmışken çarşafları da kirletmeliyim diye düşündü önce
yatağın üzerinde kirli ayaklarıyla bağdaş kurdu, her sabah bu saat de kaçı kaç geçer bilipte bilmezlikten
gelirken verdiği huzursuz
Düşüncelerden ötürü Buda’ya şükreder sonra işemeğe
giderdi.
Bu sabah öyle yapmadı yatağından doğruldu saati düşündü
ayaklarını ıslak ve tozlu yere bastı toz zerrecikleri her sabah olduğu gibi saatin
tik takına eşlik ediyorlardı. Montre,
karşı dağın eteğine yuva yapmış yelkenliyi selamladı ve hayır bu işte bir terslik vardı. Montre bu sabah komedinde kurumuş bir
parça karanfili ağzına attı ve gülümsedi.
Şeytan bunu görse gurur duyardı, herkes bilir kurumuş papatyaların, ökse
otu kadar zehir saçtığını,
Montre, gurur duydu şeytanın kör olmasıyla ve elini
tanrıya açtı, tozlu ayakları şükretmeye hazır
Çırpınıyorlardı, yatağın ortasına dairesel kıvrımlarla ayağına
kapanan düşüncelerinin zerrelerini bıraktı. Tekrar kalktı yatağından ve yazlık
yün battaniyesini düzeltti, IV. Elizabeth’den kalma kağıt parayı cebinden
çıkardı ve her sabah olduğu gibi yorganın üzerinde zıplattı, yatak kayık
hanedeki bir sandal gibi yampulluğundan doğrulmaktaydı. Yatağına oturdu komedinin üzerindeki
gözlüğünü sildi elinin tersiyle, bir bezle üzerinden geçti parmak izi
bırakmamalıydı karıncaları öldürdüğünde gözlüğü müebbete mahkum
olabilirdi. Guguklu saat yıllardır
duvarda ötmeyi bekleyen bir kuş gibi çırpınmaktaydı, Montre saate baktı ve her günkü gibi sabahın altısını altı
geçmekte ama o
Geçinemediklerine inanmaktaydı.
Guguklu saati aldı duvardan botlarını kuşandı, çorak
toprak bir yoldan gidecekti köpeği
Kris’i çağırdı, Kris onu kapıdan aldı
ve yola koyuldular Varta’nın saatçi dükkanına vardıklarında dükkan kapalıydı. Montre inanmadı, Kris
havladı, Montre kızgındı bir hafta
sonum var onu da saatim bozuk
geçiremem, zaman bugün duramaz diye düşünüyordu. Yüzü koyun yere kapandı, Kris bu bekleme süreceni bir çoban köpeği olarak boş geçirmemiş
ahşap binanın kenarına yuvalanan
bir akrebi canlı canlı yakalayı vermişti, yemek için erken bir saat olduğundan
yere kapaklanan sahibine bir
hediye vermek istedi, ağzında yarı baygın duran akrebi Montre’nin önüne bıraktı, Montre gözlükleri parlayarak,
heycanlandı ve evlerine döndüler, Montre yerinde duramayacak kadar heycanlıydı eski tamir masasını odanın ortasına çekti
günlerce guguklu saati yapmak için uğraştı, bir çığlık attı ve Kris’e saati
yaptım diye bağırdı, Kris mutluluktan havladı ve kuyruğunu sallayarak odadan
çekildi artık görev tamamdı sahibi huzurla uyanacaktı, Montre guguklu saatin yelkovanıyla
kendi akrebinin ahengine dalıp gidiyordu, saati duvara astı ve huzurlu bir uyku
çekti.
Kris sabah
saat öttüğünde saatin karşısına dikildi. Köydeki diğer çoban köpeklerini topladı ardından
sahipleri geldi. Hekim yataktaki
akrebi de Montre’yi de aynı tabuta
gömdürdü.
ŞemsAzure
ŞemsAzure