Bu
kaçıncı çıkışım kabuğumdan, utangaç gözlerimi atak bir maskenin ardına saklayıp
sokaklara dolmam, ürkek ayaklarıma kaçıncı kararlı postallar giydirmem, bu
adımladığım kaçıncı sokak, kaçıncı kayboluşum, kaçıncı ölüşüm, bu kaçıncı gidip
de dönmeyişim…
Dikkat ettiniz mi,
gökyüzü bana benziyor.
Fark ettiniz mi?
Gözlerimle,
önce beni sonra da sizi kandırdık. İçindeki parlaklık gözlerinizi aldı, gerçeği
göremediniz. Dilim doğruyu söyledi; hiç durmadan, bıkmadan, usanmadan koca koca
doğrular söyledim. Seviyorum, dedim. Seni seviyorum. “ sen” ve “ seviyorum”
sözcükleri ayrı ayrı mutlu etti sizi. En çok hangisine sevindiğinizi çözemedim.
Size duyduğumu düşündüğünüz “ sevgi” yi sevip, istediniz; benim bir önemim
yoktu. İşte bunu anladığım zaman kaçtım gözlerinizden, sözcüklerinizden ve
evlerinizden. Gözlerinizi görmezden geldim, sözcüklerinizi anlamak istemedim,
evinizin yolunu belleğimden sildim. Beni yeniden öldürdünüz.
Dikkat ettiniz mi,
gökyüzü bana benziyor.
Fark ettiniz mi?
Gereksiz
acılar yaşadın küçüğüm, diyerek saçımı okşadığınızda gülümsedim, “ gereksiz
acı” ne demek bilmiyordum, öğrenmeye de zamanım kalmamıştı. Üstelik bu bir
yalan da olabilirdi, benim doğrularımdan daha büyük, bir dudağı yerde bir
dudağı gökte koca bir yalan. Yalanları hiç sevmem, doğruları da, dönüşü olmayan
yolları da…
Dikkat ettiniz mi,
gökyüzü bana benziyor.
Fark ettiniz mi?
Bu
kaçıncı getirip bırakışınız kırmızı tutkunluğunu yüreğime, kaçıncı koşturuşunuz
kırmızı kağıt ve kalemlerin peşinde, kırmızı hırkanızı kaçıncı gönderişiniz
düşlerime ve kaçıncı boyayışınız dudaklarımı kıpkırmızı bir rujla, üstelik hiç
fark etmemişken gökyüzü ile aramdaki benzerliği, biliyor musunuz kaçıncı…
Dikkat
etmeliydiniz, gökyüzü bana benziyor.
Fark
etmeliydiniz.
ÜçRenk Kırmızı
Randa Haddadin Jordan