13 Aralık 2012 Perşembe

YORGUN


Ekim sonu 2012 sonu
sonum

dünya gezegeninin çok uzak evrenlerinin çok uzak evinde. Salonuna, mutfağına, terk-i diyar yatağına, sığınağı bahçeye, minik okuma evrenine çok uzak olan evrenlerdeki evinde.

geliyor...

“ne halt ettiğini sanıyorsun?!?!...”

ayın karanlık yüzü dolmuş evin-in içine, taşmış, fışkırıyor... tane tane fırlatıyor kör yüzüne solan ışıklarını.

yeterli değil.
değil.
Yetmez!

göktaşları uçuşuyor evrenin merkezinde; önce kırılgan, dağılgan ve ıslak. ardından sivri. 
sipsivri uçlarını batırarak etine, canını yakarak, kanla ıslatarak, boğarak, sürüklüyor bahçenin kurumuş ölmüş solmuş dökülmüş ağaç yapraklarının içine...

yeterli değil.
değil.
Yetmez!

Bahçenin kıyısına, beyazların içine sinmiş. Yasnılgının farkındaysa da...

yeterli değil.
değil.
Yetmez!

“ne halt yediğini sanıyorsun sen?!?!...”

beyaz, yeşil, kahverengi... siyah, simsiyah duvarında oturuyor, ket vurmuş ayın soluk ıslak göktaşlarına. iki kalem sigarası kalmış. birini yiyor hızlıca. ardından tekrar dönüyor tekinsiz beyaz oturağına.

“tüm benliğini kaplamış bu çirkin ıslaklık...”

sabır eden ve diyen derviş kelamını hatalı yerlerine saklamış.

“kedilere gurme derdim ya, diyorum hala... ah, mina!!!”

birkaç vuruş, birkaç vur kaç, birkaç tutuş...
kirli, çirkin sular alaşağı edilmiş.
haberi yok.

yeterli değil.
değil.
Yetmez!

Saçlarına, yüzüne, gözlerine kaçındığı, kederlendiği, kanlı çirkin öfke yığıntılanmış. Ama...

yeterli değil.
değil.
Yetmez!

Üç Ton Kara

                                                                  Sarah Moon