O malum
farkındalık oluştuğundan bu yana, ilk kez; daha önce fark etmediğim bir şeyi
görür gibiyim bugün. bu – belki küçük, belki önemli –algılayış nedenini
kavrayamadığım bir biçimde hüzünlendiriyor beni. aramızdaki fark!
O büyük
ve derin ve tehlikeli ve acımasız ve korkunç ve çılgınca güzel ve titreten ve
ürperten ve gülümseten ve uykuları bölen ve hüzünlendiren ve düşündüren ve
vazgeçirten ve kaçma isteği doğuran ve çığlıkları bastırmayı her geçen gün
zorlaştıran ve öldürmeyen ve süründüren ve neşe veren ve ve ve ve ve…..
Aramızdaki fark! benim sözcüklere düşkünlüğüm, senin onlardan marazi bir
biçimde korkuyor oluşun. bu şey.. evet, bu şey marazi… marazi ama hayati de
aynı zamanda. hayati olan sensin belki, belki marazi benimdir ama tersi de
mümkün sanki. konudan uzaklaşmak, etrafında dolanıp durmak bulaşıcı demek ki. öyle
olmalı… aksi halde, benim gibi kendini doğru biçimde ifade edebilmeye takıntılı
bir insanın yapacağı şeyler değil bunlar.
Yorulmaya başladım sanırım. sanırım değil, sanırım değil. yoruldum. zemin
kaygan. her şey sürekli marjinal iki nokta arasında gidip geliyor. baş dönmesi,
göz kararması. sağlam bir zemine
dayanmayan direkler gibi alınan kararlar. küçük bir sarsıntıyla yıkılıyor; kafama…kafama..kafama..kafam.
aklım. zavallı aklım, almıyor olan biteni. donup kalıyor saçmanın güçlülüğü
karşısında. sezar’ın hakkı sana şimdi. sen sağlam görünüyorsun. ya sağlamsın sahiden ya da sağlam olmamak
için bir nedenin yok gerçekte. gerçekte? gerçeklik, realite, hakikat ???
Belki
de, belki değil..belki değil..bu..bu şey işte..zihinsel bir yanılsama. söz
konusu zihin sana ait değil elbet! aslında (bak yine!) sen durumdan bi haber
kendi halinde, işindegücündegücündeişinde zararsız bir varlık olarak
yaşamaktasın. arada bir seni yoklayan o cılız sezgiyi saymazsak; tamamen
masumsun…. H A Y I R !
Kimse masum değil. sen masumiyetini yitirenlerin önde gidenisin. sen
kurtsun, bense kurt postuna bürünmüş kuzu! oldu mu?
Tamam…tamam…tamam. sinirlenmek yok… fevri olmak yok…keskin sirke falan
filan…rol yap ... oyna…rol…oyun…yalancıyalancısanakimseinanmazyalancıyalancısanakimseinanmaz!
Melun Renk
“Beni Seine Nehri’ne götür, küçük balıklara dönüşene ve birbirimizi yeniden tanıyana kadar bakalım sularına. ” Ingeborg Bachmann’dan, Paul Celan’a Edouard Boubat Portugal, 1956