9 Ekim 2012 Salı

ALÇAKGÖNÜLLÜ BİR ÖFKE



     O malum farkındalık oluştuğundan bu yana, ilk kez; daha önce fark etmediğim bir şeyi görür gibiyim bugün. bu – belki küçük, belki önemli –algılayış nedenini kavrayamadığım bir biçimde hüzünlendiriyor beni. aramızdaki fark!

     O büyük ve derin ve tehlikeli ve acımasız ve korkunç ve çılgınca güzel ve titreten ve ürperten ve gülümseten ve uykuları bölen ve hüzünlendiren ve düşündüren ve vazgeçirten ve kaçma isteği doğuran ve çığlıkları bastırmayı her geçen gün zorlaştıran ve öldürmeyen ve süründüren ve neşe veren ve ve ve ve ve…..

     Aramızdaki fark! benim sözcüklere düşkünlüğüm, senin onlardan marazi bir biçimde korkuyor oluşun. bu şey.. evet, bu şey marazi… marazi ama hayati de aynı zamanda. hayati olan sensin belki, belki marazi benimdir ama tersi de mümkün sanki. konudan uzaklaşmak, etrafında dolanıp durmak bulaşıcı demek ki. öyle olmalı… aksi halde, benim gibi kendini doğru biçimde ifade edebilmeye takıntılı bir insanın yapacağı şeyler değil bunlar.

     Yorulmaya başladım sanırım. sanırım değil, sanırım değil. yoruldum. zemin kaygan. her şey sürekli marjinal iki nokta arasında gidip geliyor. baş dönmesi,  göz kararması. sağlam bir zemine dayanmayan direkler gibi alınan kararlar. küçük bir sarsıntıyla yıkılıyor; kafama…kafama..kafama..kafam. aklım. zavallı aklım, almıyor olan biteni. donup kalıyor saçmanın güçlülüğü karşısında. sezar’ın hakkı sana şimdi. sen sağlam görünüyorsun. ya  sağlamsın sahiden ya da sağlam olmamak için bir nedenin yok gerçekte. gerçekte? gerçeklik, realite, hakikat ???

     Belki de, belki değil..belki değil..bu..bu şey işte..zihinsel bir yanılsama. söz konusu zihin sana ait değil elbet! aslında (bak yine!) sen durumdan bi haber kendi halinde, işindegücündegücündeişinde zararsız bir varlık olarak yaşamaktasın. arada bir seni yoklayan o cılız sezgiyi saymazsak; tamamen masumsun…. H A Y I R !

      Kimse masum değil. sen masumiyetini yitirenlerin önde gidenisin. sen kurtsun, bense kurt postuna bürünmüş kuzu! oldu mu?


      Tamam…tamam…tamam. sinirlenmek yok… fevri olmak yok…keskin sirke falan filan…rol yap ...  oyna…rol…oyun…yalancıyalancısanakimseinanmazyalancıyalancısanakimseinanmaz!

Melun Renk


“Beni Seine Nehri’ne götür, küçük balıklara dönüşene ve birbirimizi yeniden tanıyana kadar bakalım sularına. ” Ingeborg Bachmann’dan, Paul Celan’a Edouard Boubat Portugal, 1956