İşte o gördüklerin, hiç dokunamadıklarının bir kısmı yeraltından yazıyorlar. Işığın olmadığı yerde göz bebekleri büyür ve sözcük, sözcüğü yutar. Sözcük, aşkın yerine oturur ve aşkı da yutar. Beş metre, evet "bizler yerin beş metre altından yazıyoruz" diyorlar! Dudak üzerindeki benler yeraltında daha koyu görünürmüş! Işığın olmadığı yerde yılanlar daha da tutkulu olurlar.
Ey uzun boylu Leyla'm, bütüncül yılanım, "birkaç sözcükle zehrini tenime boşalt" desem, "gövdende yer değiştiren sadece sesimdir" diyeceksin. Bak burada birisi var durmadan "Leyla" yaratıyor, olmayan saçlarıyla, iri gözleriyle. Şimdi -sen, aşkın dokunaklı serencamından birkaç sözcük fırlat bana. Bir Mecnun da sen yarat, yeraltında, yerin altında! Tamam, ben bir divaneyim, hatta çöl seyyahıyım, ama sen eğer rüyanda çöl cinlerini görürsen, onlara de ki :
'ışıksızdır kum fırtınasına tutkun olan tüm sözcükler ve de bir kadın daha ne kadar
kanatabilir kendi kalbini'..
Amberli Kahve
Magritte