“Arkadaşımla buluşacağım yere gitmeye çalışıyorum.
Başımın üzerinde dönenen martılar bilmem nereye yetişmeye çalışıyorlar.
Taksi dolmuşa doğru koşturuyorum.
Hey taksi…
“Sıra var abla” diyor bir yeni yetme. Saçlarını dikleştirmiş genç irisi.
Kızıyor, ters ters bakıyorum abla dediği için.
“Biz de bekliyoruz abla” diyor.
Duymazdan geliyor ve kıvrak hareketlerde bulunsam da beklemek zorunda kalıyorum; şoförün öndekilere “siz geçin” sözüyle.
Çok şık ve alımlıyım. Kokum durakta bekleyenlerin kılcal damarlarını harekete geçiriyor.
Saatime bakıyorum. Yeni yetmenin gözü saatimin markasında.
Çantamdan minik aynamı çıkartıyorum.
Bu kez dudaklarımda gözü…
“Işıl ışıl oldun abla” diyor.
Patlatıyorum kahkahayı…
Gözler çevriliyor üzerime.
Taksi!
Beyaz bir örtü havalanıp döneniyor yine...
Kadın gidiyor.
Ben martıların döktüğü pirelerle ve az evvel ki öykü ile baş başa kalıyorum.”
Lapis Lazuli
Bruegel