Dün
yaşlı bir amcanın Karıncaları sevdiği için toplaşsınlar diye helva pişirdiği
hikayesini duydum.
Bilir
misin karıncalar helvaya bayılır.! Nerden bileceksin be canım. Bende yeni
öğrendim bunu...
Hikayeyi
dinlerken ki sevincim bi an seni hatırlattı bana... Böyle hikayeleri duyduğunda dönüp bana
bakardın. Gözlerimin taa içine! Gözce anlatırdık birbirimize insanları sevmeyi,
dayanışmayı, bir lokmayı paylaşmayı ve sonra önümdeki lokmayı sırf doymadığın
için muzipçe çalmayı.
Bu
hikayeyi sana anlatamayacak olmanın ezikliğini hissettim.
Ah,
küçücüksün sen daha, titreyen sesin değiyor her gün kulaklarıma. “Abla orada
insanlar ölüyor, nasıl bu kadar duyarsız kalınıyor?” derken yine gözümün içine
baktın yaşlı gözlerinle. “Bana sarılır mısın?”
dediğinde minnacıktı canın. O an
içimden bir şeyler koptu fakat kopup gidenin sen olduğunu anlayamadım. Oysa bu
duyguyu çok kez yaşadım. Hala anlayamayacak kadar seviyordum inanmayı, umut
etmeyi. Hala üstü kapalı vedaları hissedecek kadar içli ama durumu o dakika
çözemeyecek kadar matematikten yoksunum. Toplama’dan Çıkarma’yı sonra Eşittir ölümü kavrayamıyorum.
Senden
sonra bir kez daha anladım aslında Çarpım tablosunu ezber etmenin zamanı
geldiğini.
Sosin!
Sana söz veriyorum, geri geldiğinde sevginden bunalmayacağım....
Emayeden
Mavi