7 Nisan 2016 Perşembe

Dûv re... (Sonrası)


Dün yaşlı bir amcanın Karıncaları sevdiği için toplaşsınlar diye helva pişirdiği hikayesini duydum.

Bilir misin karıncalar helvaya bayılır.! Nerden bileceksin be canım. Bende yeni öğrendim bunu...

Hikayeyi dinlerken ki sevincim bi an seni hatırlattı bana...  Böyle hikayeleri duyduğunda dönüp bana bakardın. Gözlerimin taa içine! Gözce anlatırdık birbirimize insanları sevmeyi, dayanışmayı, bir lokmayı paylaşmayı ve sonra önümdeki lokmayı sırf doymadığın için muzipçe çalmayı.

Bu hikayeyi sana anlatamayacak olmanın ezikliğini hissettim.

Ah, küçücüksün sen daha, titreyen sesin değiyor her gün kulaklarıma. “Abla orada insanlar ölüyor, nasıl bu kadar duyarsız kalınıyor?” derken yine gözümün içine baktın yaşlı gözlerinle. “Bana sarılır mısın?”  dediğinde minnacıktı  canın. O an içimden bir şeyler koptu fakat kopup gidenin sen olduğunu anlayamadım. Oysa bu duyguyu çok kez yaşadım. Hala anlayamayacak kadar seviyordum inanmayı, umut etmeyi. Hala üstü kapalı vedaları hissedecek kadar içli ama durumu o dakika çözemeyecek kadar matematikten yoksunum. Toplama’dan Çıkarma’yı  sonra Eşittir ölümü kavrayamıyorum.

Senden sonra bir kez daha anladım aslında Çarpım tablosunu ezber etmenin zamanı geldiğini.

Sosin! Sana söz veriyorum, geri geldiğinde sevginden bunalmayacağım.... 


Emayeden Mavi