9 Aralık 2015 Çarşamba

AH FATE



İlkbaharda sararıp soluyorsun Fate, düşüyorsun dalından. Haydi! Fate söylemesen de biliyorum ben; çok sevdin sen.

Küçüksün! Fate daha çok Küçüksün. Küçücüksün, seni bırakıp gittiğinde de küçüktün. Onu beklediğinde de, hatta sabah ezandan önce doğup, avuç açıp dua ettiğinde de… Sonra o avucu yaşla doldururken de küçüktün.

Konuşmak istiyorsun Fate, kelimeler ağzında kuruyor. Dur ben anlatayım Fate!

Kalkıp gittin ona, sardın onu. Öyle kocaman… O da sardı seni, hatta öyle bir sardı ki kemiklerin çıt dedi. Hani ayı yavrusunu severek öldürürmüş ya… Ayı misali sarıp sevdiniz birbirinizi...

Tuttunuz ellerinden birbirinizin, rüzgârı da alıp arkanıza, koştunuz yokuş aşağı. Bir de o yokuşu çıkmak var Fate...

Çocuksunuz. Öyle masumsunuz ki… Öpüyor seni, bir kelebeğin ömrü uzuyor Fate...

Hatırlıyor musun? Gelip alırdı seni okuldan. Fazla vaktiniz olmazdı. Doğuramazdınız çocuğunuzu, doyamazdınız sevmeye.

Hani bir de dürüm alırdınız. Sen hemen eve çıkardın, vakit olmazdı oturup yemeye.
Sen eve çıkınca o da pencerenin karşı caddesine geçerdi. Sen pencerede yerdin, o karşı caddede. Doğru ya nasıl sevdiniz öyle dar vakitte?

Bir keresinde seni masada bırakıp 10 dakikaya geliyorum dedi. Bekledin, bayağı sonra nefesi kesik kesik geldi. Çiçekçi çiçekçi gezmiş, lale almış sana. Öyle basitinden de değil ha, beyazından... Ah Fate! Beyaz laleden başka çiçek mi yok sevecek, bir de karın ortasında... Ne de mutlu oldun, yüzün yeşerdi Fate. Lalen ters dönmesin mezarlarda; o da sevdi seni Fate...

Yağmurda sicim sicim ıslanır, koca harflerle şarkılar söylerdiniz. Bir de o ıslanmışlıkla sarardınız birbirinizi kocaman... Küçüğüm derdi sana; oysa kendi de küçüktü Fate... Biliyorum, şimdi ben konuşurken kulağında yankılanıyor parçalar. Ah Fate! Gözünde çiselemesin, yaşları durdur bi Fate.


Öyle birden çok sevince daha fazla sevemedi o, ondan gitti. İnan… Bırak çocukluk sende kalsın Fate...



Gewr