dirseğinin
masada bıraktığı oyukta biriken yağmurlar
sarışın
bir denizin eteklerine çıkardı
kalbimin
kıyısında bekleyen köhnemiş tekneleri
orta
yerde kimsenin sahiplenmediği keder
ve
bozkır görgüsünden geçmiş trenlerin yalnızlığı
eşyaların
üstüne sinmişti sonbaharın kokusu
ve
topuklarına
nerene
dokunmak istesem, karlar içinde bir leningrad
nasıl
söylerdim ki sana
bir
anlatım bozukluğu kadar güzel olduğunu
ve
kayıp manzaralar biriktirdiğini yüzünde
çalakalem
karalanmış bir defterden farkı yokken ömrümüzün
sığ
suların korsanıydım ve denize dağılmış mürekkep
günlerce
dokunmadım, masanın üstünde bıraktığın çay lekesine
bazı
kurşunlar hayat boyu dolaşırmış ya insanın içinde
içimde
gezdirdim kirpiklerinden dökülen akşamı
ateşin
başından ayrılmayan bir çocuk gibi kaldım
senden
sonra adını değiştirdim
iyot
kokusunun büyüttüğü o kıyı semtinin
biliyordum,
kendim kadar yakındım sana
kendim
kadar uzak
birbirine
karışmayan iki su damlasıydık
yağmuru
durduramayan bir şemsiyenin altında
duydun
mu, iyi ki geldin demiştim
tam
da bıçak arıyordum yarama...
Kahverengi
Yell Saccani