alıştırıyorum ellerimi kimsesiz yaşamaya
buna değer mi ucundan kırılıp kırpılmış hayat
örtünmüş herkes bir şeyler geçirip üzerine
bir kabuğumuz var diyorum ki hepimiz bir yarayız
dünya denilen bu klinikte çeşitli sebepler ve renklerde kanayan
terlemiş ellerimle buruş buruş mektuplar yazıyorum
mektuplar tanıktır
ölü bir yaz burası neresinden bakarsan bak ölü
bir yanda aynaya dönüşen yeşil sular
sana konuşuyorum salaş bir barın çok sarhoş tenha çıkışından
bir bir tekmeliyorum kaldırımdaki boş şişeleri
aşk katliamdır! aşk katliamdır!
ki ne kullandığın önemli değildir ayrılığı anlatırken
birileri geziniyor karanlıkta geceyi kim açık bıraktı!?
kim açık bıraktı herkes çıkıp giderken bu kapıyı
gözlerin kör bir aşka bakıyor, aldanıyorsun
ve bazı sarhoşluklar mühürsüz birer mektuba dönüşüyor
ben mi yoldan çıktım yol mu benden
nereden düştüğünü unuttuğum hayli çizilmiş bir şeyi ovuyorsun
ve yorgun bir ses ayak basıyor boşluğun kımıltısız avlusuna
kapansın ve bir daha açılmasın günlükler
çünkü senin el yazında okunmaz olmuş adım
dağılmış mürekkep aklının yağmurları üzerinden geçmiş dargın kağıdın
ne yapsak tamamlanmıyor kelimeler parçalandıkları geceye saplanmışlar
orada iyiler ve ne yapsak bir cümle kurulamıyor adım düşünüldüğünde
beden ruhun kuklasıdır sevgilim
ve aşk bir katliam
kuşku grisi