Fransa'nın küçük bir kasabası olan Orly'de 1850
yılında doktor olan anne ve babanın 2. çocukları olarak dünyaya gelmiştim.
Çocukluk yıllarımdaki sakinliğim ve çocuk yaşıma rağmen mantıklı konuşmalarımla
annemleri büyülemiş, okul yıllarımda kazandığım başarılarımla bir çok
öğretmenimin örnek gösterdiği bir öğrenci olmuştum. İnsanların duygu ve
davranışlarının sebeplerine olan merakım beni psikoloji okumaya yöneltmiş ve
hatta Strasbourg Üniversitesindeki en genç
doktora öğrencisi ünvanını almıştım. Şu an büyüdüğüm kasabada yaklaşık 10
yıldır psikolojik sorunları olan hastalarımı tedavi ediyorum.
Bu kasabada bir çok insanın batıl inançları
bulunuyordu. Bunlar arasında en ilginci ise Karoline adlı hastamdı. 21 yaşında
genç bir kız olan Karoline 6 ay önce ailesi ile birlikte gelmişlerdi. Durgun
bir yapıya sahip olan bu kız Martinez ailesinin tek kızıydı. Omuzlarına kadar
olan kısa siyah saçları her zaman dağınık ve bakımsızdı. Gözleri irice ve koyu
kahveydi. Simsiyah saçları beyaz tenini solmuş gösteriyordu. Yaşadığı her olayı
duru bir sakinlikle anlatması hem ürkütücü hem de rahatlatıcı olmasından ötürü
bir çelişki yaratıyordu.
Karoline Martinez rüyalarından etkilenen ve onların
gerçek hayatla ilişkisi olduğunu, bir nevi olacakları gördüğüne inanan bir
hastamdı. Uykularında onu ele geçiren kötü bir ruh olduğuna inanıyordu.
Yaklaşık 2 senedir uyumamak için çeşitli ilaçlar kullanmış, birkaç kez intihara
teşebbüste bulunmuş, kendini anlatamadığına inanan biriydi.Ona başından beri
inanmış mıydım bilmiyorum ancak Karoline bana rüyalarını anlatırken çoğu zaman
içimde bir ürperti olduğunu hissettiriyordu.Bir çok hastalık tedavi etmiş
olmama rağmen böyle bir hastam hiç olmamıştı.Bunun uzun soluklu bir tedavi
olacağını ama sonunda onu tedavi edeceğime çok inanmıştım.
Bir keresinde kuzeni Meline’nin ölmesi gerektiğini
yoksa onun çevresine çok zarar vereceğini gördüğünü annesine anlatıp koşarak
evden ayrılmış ve doğruca kuzeninin evine gitmiş,kuzeni Melineyi görür görmezde
üzerine saldırmış.Babası onu zor ayırıp sakinleştirmiş. Karoline ise bana bu
olayı anlatırken derin bir huzur içindeydi. Çünkü kendisi bu olayı hiçbir şekilde
hatırlamıyor, sadece ona anlatılanları paylaşıyordu.
Ara sıra uyguladığım tedaviler ve sakinleştiriciler
birkaç ilaç fayda ediyor gibi olsada çok geçmeden Karoline ilk günkü haline
dönüyor, her şeyi baştan anlatmak ve dinlemek zorunda kalıyordum. Aslında bu
tür hastaları hastaneye yatırıp tedavisini gözetim altında devam ettirilmesini
önersem de Karoline’a baktığım zaman onu bırakmamam gerektiğini
hissettiriyordu. Doğrusu ben Karoline’a yeniliyordum ve bu başarısızlık ben de
merak duygusu da uyandırmaya başlamıştı.
6 ay boyunca bazen iyi genellikle kötü durumda olan
Karoline’ i 3 hafta önce tekrar çağırdığımda bütün seans boyunca şarkı
mırıldanır gibi söylendi. Söylediklerini zar zor anlasam da cümlenin içinde
gizlenen bazı kelimeler tüylerimi ürpertmeye yetmişti.
Tam 1 saat 14dk onu öylece dinledim. Sonra da seansın
bittiğini söylediğimde bana dönüp ‘benim seansım bitti’ dediğinde hiçbir şey
söylemeden yüzüne baktım. Garip bir tebessüm oluştu yüzünde, sonra da çantasını
alıp çıktı.
Oturduğu eski sandalyede ince beyaz ceketini
unutmuştu.Peşinden gitmek geçmedi içimden.Kapının yanındaki portmantoya
asıp,masama oturdum. Çok geçmeden telefon çalmıştı.Eşim Suzan’dı arayan. Eve
geçerken almam gerekenleri söylüyordu.Bir kağıda not alıp,kapattım
telefonu.Koca gün 2 hastam olmasına rağmen öyle yorgun hissetmiştim ki
kendimi,zar zor ayaklanıp ceketimi alıp ben de çıkmıştım.Eve vardığımda eşimin
leziz yemeklerini bir an önce mideme indirdim sonra sıcak bir duş aldım.
Öylesine mayışmıştım ki ne zaman uykuya daldım pek hatırlamıyorum.
Ofisin kapısını açmaya çalışıyordum.Anahtarı ne tarafa
çevirirsem çevireyim kapı kitlenip duruyor,içeriden garip bir ses geliyordu.Bir
anda fark ettiğim ofisin içinde olduğumdu kendimi kilitleme çalışıyordum.
Arkamı dönüyorum fakat biraz tedirginim. Ofis içinde bir tek eski dökük
sandalyem duruyor üzerinde Karoline’nin ince beyaz ceketi,ürperiyorum. Kafamı
yerdeki siyah taşlardan kaldırdığımda arkamda kalan kapı bir anda karşımda
beliriyor ve kapının önünde sarkan bir beden,yaklaşmıyorum. Uzun bir süre
bakıyorum, bu beden yorgun ve halsiz görünüyor, Karoline diye sesleniyorum
istemsizce. Yüzü pek görünmüyor. Sonra garip bir mırıldanma duyuyorum,tanıdık
kelimeleri barındıran.-sıra,kader,bitiş,başlangıç,sıra,kader,bitiş,başlangıç,…-
Nefes almakta zorlanıyorum. Sanki nefes alamıyorum..
Yataktan sıçrayışımla eşim Suzan’da korkmuştu. Birkaç
saniye nerede olduğumu anlamaya çalıştım.Gördüklerimin kabus olduğunu anlayınca
derin bir nefes almıştım. Saate baktığımda sabah 5 olduğunu fark ettim. Eşime geçtiğini
tekrar uyumasını söylerken aklımdan, rahatsız edici kelimeler geçiyordu. Kalkıp
salona inmiştim. Gün ağırana kadar eski gazeteleri okudum, birkaç bulmaca
çözdüm.Kafamı dağıtmak için iyi gelmişlerdi. Saat 7 buçuk olduğunda giyinip,
eşimin yanağına bir buse kondurmuştum. Ofise gitmek için yola koyulmam
gerekiyordu.
O gün gördüğüm rüyadan sonra bir karar
almıştım.Karoline’nin ailesine onu bir hastaneye yatırmaları gerektiğini bu
şekilde tedaviye devam etmek onu daha da kötüye sürükleyeceğini anlatıcaktım.Sabah
9 da seansı vardı. Ofiste de zaman geçirmek için birkaç yazı yazdım, kendimi o
kadar kaptırmışım ki saatin 11e geldiğini anca fark ettim. Hiçbir seansı
kaçırmazdı. Martinez ailesi kızlarının iyi olması için her şeyi tam yapmak
isterlerdi. Ne olmuştu da gelmemişti diye düşündüm,aklımdan yine kelimeler
geçiyordu. Daha fazla dayanamadım,ceketimi alıp çıktım,Martinez ailesine bu
durumu evlerinde anlatıcaktım. Yarım saat uzaklıtaki evlerine vardığımda
kapılarını açık bulmuştum. İçeri girmek için iki kez düşündüm ve sonunda
kendimi içeri buldum. Tanımadığım bir çok yüz vardı etrafta, ağlaşan kadınlar
onları sakinleştiren beyler. Sonunda Karoline’nin annesini gördüm karşıda.
Yanına gidip oturdum. Yüzünde acı oturuyordu. Ne olduğunu sormama gerek bile kalmamıştı.
Kadın ağlayarak bakıyordu.Sustum. Sonra dönüp bana bir mektup verdi, mektubun
üzerinde Dr. Andrie yazıyordu.Size bu mektubu bırakıp kendini asmış dedi.
Mektubun içindeki kağıdı açıp okumak zor gelse de içimdeki meraka yenilmiştim.
Kağıdın tam ortasına yazılmış kelimeler bir an da kalp atışlarımı
hızlandırmıştı.’Sıra,kader,bitiş,başlangıç. Benim sıram bitti, kader sizi
seçti, her bitiş bir başlangıç demekti’ yazıyordu.
Karoline o gece sırasını bana devrederek gerçek bir
uykuya dalmıştı.
Sonbahar Sarısı