20 Aralık 2013 Cuma

bir gün, bir saat, bir ay; hepsi birbirine çok benziyor ...

öfke ve sevinç; --sevecen kaldığı sürece—sözcükler kalabalığa dönüşmeden bir gerçek aramaz mı?.. ola ki aramıyor ve sözcükler kalabalığa dönüşüyorsa gerçek nasıl bulunacak ya da bilinecek…

hayatlarımızı, düşlerimizi ya da aşklarımızı birilerine kabul ettirebilmek için töresel konuşmalar yapmak zorunda mıyız?..

iyi ve dil arasında kurduğumuz ilişki ya da bağ ikna yöntemlerimizden biri olabilir mi?..
ihmal edilen soruların tamamlayıcısı olan yanıtlar insanda neyin / nelerin sınanmasıdır?..  hazır tutulan yanıtların gerçeği hedef almadığını ve bu yüzden olumsuz çağrışımlarla duyulan hayranlık gösterilerine neler demeli?..
            alan yaratmak ve alanı genişletmek böyle bir şey galiba…
           
emredilen törelerin yaşamı ne kadarı günceldir?.. gündelik hayatın güncellik adı altında hayret uyandırıcı karşıtlar yaratmadıkça törenin bir nokta gibi sürekli çoğalması ve çoğaldıkça kategoriler oluşturması anlaşılabilir mi?

            tutku ne tür bir mekân kavramıyla oturur / yerleşir şiire?..

            ne tür olasılıklarla?..

Akıl Karası