Eski dünyadayken de bu şarkıyı söylerdim. Koparıldığında kordon bağım, kovulmuştum cennetimden cinnetime,
Hep böyle olacağını sonradan öğrenecektim.
Kalbim daha güçlü değil o zamandan -Ve soluk aldıkça solmazdım mesela-
Bazı ölü balık bakmalarım ordan kalma ve nasıl alışırdım ki yeni dünyaya?
Oysa düşen göbeğimi kundağımda gizleyerek fısıldamıştı, şarkısıyla ilk günden beri kulaklarıma.
Bir gün, belki bir zaman kötü olabilecek bir şeyi fısıldıyordu üç kez.
sen ol! - sen ol! -sen ol!
diye...-üç kez-
sonra göğüslerinde gizledi bir muska gibi..." iki memesinin ortasında"
Ve gittikçe ona benzemek ürpertmiyordu artık, ki görmüştüm acılarını duyumsadığım şarkısıyla...
Koşardım
mezarlara basmamayı beceremeden,
koşardım, yakılmaktan kararmış topraktaki yanık yılan gövdelerini ezerek - boşluklarıma dolan külleriyle-
basardım...
bastığım herşeyi kanayan tabanımdan içime geçirerek,
Ve kelebek nakışlı ağ örerdim saçlarımla sonra, baykuş bakışlı çığlıkların takılacağı...
"ol" anından "yok" zamana yine de şarkımızı söylerdim...
Kehribar
Kehribar