9 Ocak 2016 Cumartesi

ZİHNİ KALP



Gerçeği mi öğrenmek istiyorsun?

Dur o zaman başka şeyler konuşalım, gerçek ne ki diyelim, gerçeğin kenarında dolaşalım.

Deniz kıyısındayım kumlar avuçlarımda.. Aslına bakarsan ayaklarımda ama yazar böyle uygun gördü. Ne de olsa gerçeğin kıyısındayız. Evet evet avuçlarımda ikna oluyorum onun düş dünyasında dolaşmaya.

Zaman? Zaman gece, böylesi daha uygun, çirkinlikleri örter ne de olsa. Giriş bölümünü böylece tamamladık.

Gelişme bölümü... bir düğüm yapmalı, okuyucunun ilgisini çekecek. Ah ne güzel garson kahvemi getirdi. Bu gerçek bak. Araya takıldı hikayemizde. Hikayemiz? Biz bir hikaye miyiz yoksa bir yanılsama mı. Sorular sorular yazar burada araya girmek istiyor, yaşanmamış kurgularını anlatmak için.. Oysa ben boyuna soruyorum kıyılardan sıkılmışımdır belki kim bilir. Hikaye yazma derdinde de değilim, öyle bir iç döküntüsüne öykünme benimki. Bir saniye kahveden bir yudum. Gerçek olsun istiyorum anlatı.. Bir sigara yanında... Çırılçıplak kurgusuz. İçimdeki gülümsüyor var mı cesaretin diye. Yok yok bu yazar değil direk içimdeki ses.. Ama kanmam dolduruşa gelmem. Cesaretim olmuştu yaptım ben bunu. Sadece içten olmaya çalışıyorum tabii ki havvanın yaprağını kullanacağım ne yalan söyleyeyim.

Mekan? Mekan elbet Akdeniz sustum şimdi. Sustum işte bunu yazamam. Evet dış dünya ara vermek zorunda kaldım. Bir süre sonra yazıya geri dönebiliyorum.

Ne oldu diyor yazar kurgulanmış olsa ara vermek zorunda kaldığında tekrar okuduğunda saçma gelmez cümlelerin. Saçma gelmedi aslında dönüp okumadım bile tekrar yazmaya başladığımda öncekileri. Bu durumda saçma mı anlamsız mı bir cevabım yok. Farkettim evet olumsuz sözcüklerle bu değerlendirmeler. Evrene bırakalım.:) moda deyimler ve bendeki de üstten görmeler. Neyse dağıldım. Kelimeler kelimeler kahve falındaki gibi.. Kaşlarını hafif kaldırarak okuduğunu hissediyorum. Yazar söyleniyor sıradan benzetmelermiş.

Gerçekler sıradan o zaman öyle mi. Sen ne yapardın süslü cümlelerin arkasına saklanarak, sözcüklerin kıyısında dolaşarak başka kahramanlar bularak mı yazardın. Cümlelerin özne, tümleç ve yüklem sıralamasında mı olurdu ya da yeni bir dil mi denerdin.

Bir şey söyleyeyim mi sıradan olan sensin sevgili yazar. Haa yaşamında olmayan bir hikaye kurgular yazarsın, onu anlarım. Ama kendi yaşadıklarından yola çıkacaksan lütfen samimi olalım. Sözcüklerle oynama al kalemi götürsün seni, teslim olma zamana, mekana,kişilere. Yazarken kimler okuyacak bunu diye düşünme, bırak imzanın önemi olmasın, bırak adın, yazını geçmesin.

Nerede kalmıştım gece, kahve, elbet mavi ve yeni bir şeyler öğrenme hevesi. Bir de kelimelersiz, susup öylece ufka bakmak.. Durmak edilgenlik mi asla değil. Akış akış suyu sevişim de bundan belki. Bizim hallerimizi sevişim de bundan. Suskunluğun içinde bir akış. Evet bazen kıyısından gidiyoruz doğrudur, olması gereken budur belki, bence bu bağın saygıdeğer oluşundan kaynaklanıyor. Bir fazla bir eksik kelime bozacak diye korkumuz. Belki de sadece benim korkum. Evet derin sulara dalmışlığım var geçmişte, yorucu olduğumu düşünüyorum o zamanlar .

Sessizce kıyıma çekiliyorum. Neden mi kategorizeler, öğretilmiş tanımlar bunların dışında bir varoluş.. Bak yazarken bile derin bir nefes alıyorum, sıradan kalp atışlarına indirgemek korkum. Öyle kocaman sözcükler de değil bizi anlatan.

Ilk kez yazarın devreye girmesini istedim o daha iyi anlatırdı belki. İlla anlatmak gerekiyorsa. Küçükken pencereden izlediğim çocukların oyunları gibi. Pencerenin ardında ama mutlu. Hüzün? Hüzün değil, eskiden evet.. Belki biraz da acımak isteriz kendimize. Bundandır hüznü yakıştırmamız kendimize.

Burada bir ara verip Edip Cansever şiiri okuyorum. Bak ondan da söz ederken çekiniyorum. Üzerine basar gibi konuşmak, yazmak, bak bunu okuyorum ben etiketi yapmak. Basitleştirmekten sıradanlaştırmaktan korkmak benimki sanırım. Popüler kültür öylesine yok ediyor tüketiyor ki her şeyi ürkmemek mümkün değil. Evet Cansever okuyorum arada ve buraya yazıyorum, yazarımıza rağmen anı yazacağımı söylemiştim.

Okur ne isterdi şu an acaba keşke bilseydim. Belki o sadece hangi şiiri okuduğumu merak etmiştir.

Yazar; bırak okuyucu hayal gücünü kullansın, ne okuduğunu yazma diyor. Okuyucu dediğimiz bu kadar kısır mı, zaten hayal gücünü kullanıyor ve kendinden bir şeyler bulduğu yazıları daha çok seviyor. Ama bir dakika burada duralım, benim amacım okuyucu ve yazan görevleri arasında sıkışmak değil. Bak yine büyü kayboluyor. Görevler, tanımlar, olması gerekenler. Geçiniz efendim geçiniz. Şu an kalemim ve ben varım tüm sıradanlığımla. Edebiyat yapmayı sana bırakıyorum Sayın yazar..

Ne mi okudum aslına bakarsan Ahmet Abi'yi de okudum vazgeçemediğim Ruhi Beyi de.. Bakmalar Denizin de de uzun uzun durdum:

"Bakmalar görüyorum bütün gün türlü bakmalar
Pencere bakması, sabahlar bakması, yeşil otlar bakması
Hepsi de beni buluyorlar, hepsi de bir yağmur uysallığında
Gördüm suyun ki yumuşak,gördüm ağacın ki katı
Gördüm ama şey, gördüm ama nasıl,
gördüm ama bu kadar göz
Aynı bir gözler denizi, aynı bir o kadar canlı"

ÜçRenk Mavi