22 Şubat 2015 Pazar

Göktegezer



bu şiir, yazdığım son şiir olsun isterdim. kuyuya attığım son
taş, ağaçtan düşen son kozalak, etime saplanan son hançer. 
kurumuş gül yaprakları birer böcek ölüsü gibi dururken sunta 
masanın üstünde, parmağınla genişletirdin muşambanın yırtığını. 
düşüncene takılıp kalırdı adı kayıplar listesine karışan bir dağ.

sen bahçeyi parmaklarına budadın hep, ateşi gözlerinle yaktın.
ısınan ve kararan taşlarla ördün evini, çatıya limon kabukları
aktardın. gittikçe boyu kısalan bir eriğe bağladın tekneni. demiri 
dövdün, suyu genişlettin, harladın kirpiklerinde biriken külü. elma
ağacından şarap yapmayı öğrettin göçmen kuşlara.

gözlerinde buldular evini terk edip hayvanlarla koyun koyuna
yatan bir çocuğun cesedini.

arı kovanları yurdun, anason kokusu avlun. bir girit türküsünde
kırdın sararmış dişlerini. begonyalı pencerende sabahladı seni
çoğaltan yangınlar. saçlarının arasında çoktan yıkılmış bir
kentin kalıntıları, ellerinin çatlaklarında çürümüş yosunlar. 
denizi görünce huysuzlanan atlar gibi terledi kalbin. birbirine
sürtünen iki kazak oldunuz yalnızlıkla.

kalktın, gökyüzünde aradın ateşe bakınca kör olan kelebekleri.

kendine çalgılar yaptın suyun dibinden gelen gürültülerden.

Kahverengi