taş, ağaçtan düşen son kozalak, etime saplanan son hançer.
kurumuş gül yaprakları birer böcek ölüsü gibi dururken sunta
masanın üstünde, parmağınla genişletirdin muşambanın yırtığını.
düşüncene takılıp kalırdı adı kayıplar listesine karışan bir dağ.
ısınan ve kararan taşlarla ördün evini, çatıya limon kabukları
aktardın. gittikçe boyu kısalan bir eriğe bağladın tekneni. demiri
dövdün, suyu genişlettin, harladın kirpiklerinde biriken külü. elma
ağacından şarap yapmayı öğrettin göçmen kuşlara.
yatan bir çocuğun cesedini.
kırdın sararmış dişlerini. begonyalı pencerende sabahladı seni
çoğaltan yangınlar. saçlarının arasında çoktan yıkılmış bir
kentin kalıntıları, ellerinin çatlaklarında çürümüş yosunlar.
denizi görünce huysuzlanan atlar gibi terledi kalbin. birbirine
sürtünen iki kazak oldunuz yalnızlıkla.
kendine çalgılar yaptın suyun dibinden gelen gürültülerden.
Kahverengi