Kızarmış düşüyor güle akşam.
Duymaz seni, farketmez kimse inan.
Çekip gittin mi hiç buralardan?
Yağmurda ıslanınca bastı mı seni;
o başedilmez kahkaha?
Durmadan koştun;
lapalanmış, eziklenmiş toprakta.
Gülün kurusu orada mı hala;
burgaç burgaç kapanmış,
küfünü almış...?
Hani o anlık parlamaların,
-ağızlanmış iniltiyi andıran-
tatlı gülünç hırlamaların?
Çizdin altını sözcüklerin.
Neden yaptın bunu?
Sen örmüşsün ağını.
Dün uyanır uyanmaz,
dikildi saksıya gözün.
Eğildin, su serptin,
tozunu aldın elinle.
Direnmedi sana;
canlandı, gülümsedi.
Konuştun onunla; derinden, teninden.
Dikildi, dinledi seni.
Yetmedi; aldın eline elini.
Okudun, okudun; ayarttın O'nu.
Öptün, kokladın O'nu hepten.
Olmadık şey ya;
sakar bir kuş tosladı cama.
Şaştın kaldın bir zaman.
Fırlatıp attın sonra...
Bilinmez bir nedenle;
kızarmış, düşüyor güle akşam.
Gri
Juan Fortuny