I
İçeri
girdiğinde, yüzü ışığa düştüğünde; siper ettiği elinin gölgesinden bana kısık
kısık baktı. Aramızda asılı -bir
anda beliriveren- kararsızlığı;
O'na yerleşen, O'nda okunabilmiş
olanı -sakınımıyla- gözlerine düşürdü. Keskin bir gölgenin varlığı, yetindiği
çırpınışları keskin çizgilerinden koparıp bitimsiz, yoğun satıhlara işledi ve
yumuşak ayrımlara, -bütünü yetingenliğiyle arzulayan- güvenli mecralara
savurdu. Dokunduğum ya da işlendiğim -yokluğunda- alışkanlığı sezinlercesine;
O'ndan kalma önemsiz, kesik ve anlamsız, abartılı -deneyimi yadsıyacak derecede
gerici- zihinsel hayaletlerine yeltendi. Oysa O'nu oracığa yığan, bedenini bu
anlamsız bağlamda çökerten, uzama saplayan, şimdide soluksuz bırakan da bu
zihinsel, spekülatif çıkarımıydı. Yine de bu hayaletlere yeltendi ve bir
suskunun eşliğinde odasına doğru gölgelendi, uzadı, çiğlendi ve kapının devasa
gizilliğinde eridi. Ama eğrilerini yutan bakışıma düğümlendiğini,
sayıklamalarının bu kıskaçlarla kuşatıldığını biliyordum.
Gri