20 Ekim 2016 Perşembe

SERZENİŞ

Bitmedi işkencesi karanlık sessizliğin.
Hangi geçmişte kaldı sevda sözlerin.
Ayak izlerin hangi başlangıçta bitiyor.
Hangi şarkı şenlendirir yüreğimi, senin olmadığın yerde.
Kırılmaz mı bütün ezgiler, yağmur serinliğinde.
Acı taçlandırır gönlümü
                      Kırılır bütün kristaller…
Zavallı bir dilenci gibi beklemekteyim ağzının perçemine takılan sözleri.
O kadar susmuşsun ki, o kadar olur.
Terlemiş yalnızlık korkudan, yorgunluktan…
Benim susuzluğum, suskunluktan.
Gözlerini göremiyorum, değmiyor artık suretime.
Kirpiklerin çatal kayalarda eğleniyor, gözlerin manevra.
Aşkın nöbetini yağmurlarla tutuyorum artık.
Günler geçiyor, günler…
Dün bugünün, bugün yarının tarihi oluyor.
                                   Kara kaplı bir defter gibi…
Yetmiyor yaşamama artık bu nefesler.
Bu hayat nasıl geçer.
Benim bundan sonraki ömrüm sana benzer.
Gece, sessizlik ve sen…
Aşkın umutsuz okları batıyor kanıma.
Ben senin yağmurlarına gönüllüyüm.

Zaten bu şehir yağmurla örtüldü üstüme.

Siyah Eskisi



17 Ekim 2016 Pazartesi

EL SÖZ’ÜYLE DİYALOG ** ( Alt başlık: kolaj’ımdan öpün beni…)

Uzunca bir bakışma. İndirdi indirecek gibi söz. Boşandı boşanacak gibi zemberek. Bana dönüyorlar. Geri bas, der gibi dönüşleri. Anlatıcıya ihtiyacımız yok! Beni istemeyeni, ben hiç istemem. İstenmediğim yerde de durmam. Ve evet, biraz klişeyim. Sustum. Susmamla birlikte;

-          Söyle seni düşsel bir bataklık boğdu mu?

-          Su da önemli ama
ateştir benim ustam.

-          Ne yapacağım bütün bu kavruluşlarda,
gece uzun ve su bende düğümleniyor.

-          Pencereyle görmek arasında
her zaman bir aralık var.

-          Bana bakmamış olan tüm bu bakışlarınız…

-          Dibi bilirim, diyor. En büyük kökümden bilirim onu: Seni korkutur.


-          Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz.

-          Dili öğrendin mi, acıyı da anlarsın.


-          Her şey mükemmel olduğunda dil lüzumsuzdur!

-          Dil cezadır. Her şey araya girmek ve günahları ölçüsünde çürümek zorundadır.


-          En kötüsü de sahip olamadığın şeylere ait olmandır.

-          Hep böyleydi. Bir şey en gerektiği anda olmazdı.


-          Hep kendini aradın beni bulmak için, ve kendini bulduğunda da beni aradın.

-          Hiç daha gözüpektir hepten.

-          Bir çiçeğe tutundum düşerken, oradayım hala.

-          Romantizim hastalığı budur işte; sahip olmanın bir yolu varmış gibi ay’a göz dikmek…

-          Hakikat, her insana, onların içinde bulunduğu hal üzere görülür.

-          Dünyadaki her şey, her şeyle ilgilidir.

Tam burada akıllarına, üzerinde konuşulamayan şeyler hakkında susmak gerekir, düşmüş olmalı ki sustular.  Beni bir parça dikkate alıyor olsalardı kesin kes şunu söylerdim hiç çekinmeden:
Karşında bütün olarak ne duruyorsa, darmadağındır kendi içinde… Desem de bunu onlar için bir anlamı olmayacaktı. İlla bir şey diyeceksen, kendine de diye çıkıştım kendime. Haklıydım çıkışmakta da. Oradan uzaklaşırken dedim diyeceğimi. Kendime:

Budha
dizine vurarak iç çeker

sonra yatıştırıcı ilaçlarını kullanır.

**Bu kolajda sırasıyla; Baudlliard, Turgut Uyar, Adonis, Furuğ, M. Blanchot, S. Plath, E. Cansever, Wittgenstein, Baudrillard, G. Agamben, Kafka, Yusuf Atılgan, Hermann Broch, Edmond Jabes, Ahmet Telli, F. Pessoa, İbn Arabi, Schopenhauer, Wittgenstein, Enis Batur ve Argos Ahıska yer almıştır.

Üçrenk Kırmızı









8 Ekim 2016 Cumartesi

ŞIK BİLGİSİ

Hayat bilgisi dersinde
Kaydırılmış şıklar,
hayata yeniden başlamanın provasıdır bilgisi
Bir ön hazırlık yalanı değilse nedir?
Kendime koyduğum bir ‘ben’’ usulsüzce
Kaydırırken bütün yaşamı
Bütün doğruları götüren yanlış bendim.


Soluksuz Gri